Jack London'un bir üniversitede profesör olan Darrell Standing'in meslektaşını öldürüp hapse girdikten sonra hücredeyken yaşadığı zihinsel yolculukları anlattığı kitap.
Darrel Standing meslektaşını öldürüp hapse girer ve bir düzenbazın yalanlarıyla gardiyanlar tarafından zindanlara atılır ve uzun süreler boyunca orada kalır. Yandaki zindanlardaki edindiği arkadaşlarından öğrendiği yöntemlerle zihinsel yolculuklara başlar. Bazen ufak bir çocuk olup çölde bir kabilede yaşar, bazen uzakdoğuda yaşamını sürdürür, bazen bür bir denizci olup denizlerde seyahat eder, adalara düşer ve orada yıllırca yaşar. Bunun yanında hapiste gardiyanların mahkumlara nasıl işkence ettiğini, kendilerinin bir mahkum tarafından yumruk yediğinde yumruk atan mahkumun idam cezasın çarptırılması gibi nasıl ayrıcalıklara sahip olduğunu, hapishane düzeninin nasıl korkunç bir sistem olduğunu ve mahkumların nasıl ölmekten beter edildiğini anlatır Jack London Darrell Standing'in ağzından. Jack London'un özellikle dikkat çektiği bir husus daha var bu kitapta. Bedenin ölümlü, geçici olup ruhun ölümsüz olduğunu sık sık dile getirir. Özgür ruhlu mahkumların, mahkum olmalarına rağmen diğerlerinden, maddenin tutsağı olmuş insanlardan kat kat daha özgür olduklarını gözümüze sokar. Jack London'un bunların dışında dikkat çektiği bir konu daha vardır. Sıkça yaptığı gezintilerden edindiği tecrübeyle insanların bunca gelişmişliğine, eğitim düzeyinin bunca artmış olmasına rağmen eğitimli insanların eski ilkel insanlardan ahlak bakımından hiçbir gelişme göstermediğini söyler. Hatta birçok ahkaki vasfın yavaşça yok olduğunu dile getirir.