“Hürriyet, Allah'ın bahşı, keremidir ki Müslüman olan kişi her dem hür ola. Hürriyetin hakikati ise Allah'a kul olmada. Ancak hür olanlar kulluğunu ede, kulluğunu bilense hakkıyla hür ola.”
İşte benim hikâyem budur ey bela diyarının dostları... Kaybetmek ve bulmak, sonra tekrar kaybetmek ve ardından yeniden bulmak, bu uğurda bata çıka yol almak. İşte benim ahvalim...
“Yeryüzünde ne var ise göklerde de onun karşılığı durur evlat. Doğru dedin... Gök ayna, yer su misalidir, birbirlerinde birbirlerinin şavkını seyreylerler. Yer ile Gök... Birbirlerinde birbirlerini o kadar çok seyrettiler ki birbirlerine benzediler, birbirlerine ilhak oldular. Vakti geldiğinde, elbiselerimizi üzerimizden çıkardığımız gibi dünyayı bırakır, beka âlemine geçeriz. Kimine süslü fistan düşmüştür, kimine sert aba, bazılarına ipek, bazılarına kendir ipinden örme hırka, kimininki yerleri süpürür, kimiyse hallince örtüneceği kadarını yüz yıl arasa bulamaz... Dünya, dünya dediğin, işte bir fistandan ibaret. Kaldırıp koyarsın kenara, vakit eriştiğinde; yerden göğe çıkarsın, sudan aynaya geçersin.”
Sevgili Dost
Günlerdir bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Yağmur suları şehrin göbeğini göle çevirdi. Sokakların kiri aktı, kalbimizin kiri duruyor. Yağmur suyu yumuşatırmış değdiği yeri. Rahmet! Gelin yıkmayalım, yıkayalım bu şehri!