Sokakta kalmış bir kedi, çıplak bacaklı bir
Çocuk, bir sefil, bir beyaz ense, bir kıvırcık saç, kaloriferli, kütüphaneli, bol ışıklı bir oda, güzel bir yüzün kenarına konmuş aynı yağmur damlası…
esmer kıvırcık saçları okşamaya varırsa eliniz
esmer kıvırcık saçların arasında altın taneleri görürseniz
deniz çok uzağınızda da olsa
siz denizin içindesiniz
Sayfa 48 - Ve Yayınevi, 10. Basım : Ekim 2022Kitabı okudu
Bu süslü, bu masala benzeyen zengin salona Poyraz Köyü’nden gelen ilk çocuk kendisiydi. Bu kaleyi içten zaptetmek lâzımdı. Kendisine o kadar rikkatle bakan zümrüt küpeli kadının, yanındaki şişman erkeğin bu yalının sahibi olduklarını biliyordu. Mesela onlar Hadiye’yi dünya ahret evlât ediniverseler. Fakat bu kalede Hadiye grubuna muhalif bir kadın kalabalığı var... Onlar başlarını bile çevirip bakmadılar... Onlar müthiş şeyler... Bilhassa sırtı kalçalarının bittiği yere kadar çıplak, kafası siyah, küçük kıvırcık saçlarla gözü alan mahlûk hep denize bakıyor. Yanındaki Çelebizade Yalısı’nın evde kalmış kızına da ne oluyor? Köyün: “Ayol hak kuran kafesi vücudunu açmaya utanmıyor,” diye, mayo ile gördükleri zaman eğlendikleri kibirli Zehra, neden Hadiye’yi tanımamazlığa geliyor? Öteki, o sırtı çıplak esrarlı mahlûk, hiç olmazsa Hadiye’nin duvar ilanlarında gördüğü masallardaki peri padişahı kızlarına benzettiği, sinema yıldızlarına benziyor...
Bir buçuk saattir annemle "Gülistan Tokdemir, Engin Nurşani, Selda Bağcan, Dilberay, Kıvırcık Ali" türküleri dinleyerek sarma sardık. Kendimi Dilberay'ın mapus arkadaşı gibi hissediyorum, her an Zorunda mıyım diye bağırasım var
~E. K.
Salonda küçük bir kalabalık, ellerinde kadeh bir şey içiyorlar. Balkonda üç çift içeriden gramofonda çalınan bir muzikaya ayak uydurmuş dönüyor. Sungur Balta’nın kollarının arasında iriyarı bir kadın var. Kıvırcık saçları başında bir kabile şefinin saçları gibi kabarmış, ötekiler o gün Zehra ile kampa gelen hariciyeli gençler. Biri acı yeşil dekolte fistanlı upuzun bir kadına sarılmış, açık sırtının kemikleri sayılan zayıf bir kadın, saçları başına yapıştırılmış, ensesinde toplanmış, ipince sarı profilinde uzun siyah kirpiklerinin gölgesi ta denizden seçiliyor. Tıpkı sinemalarda olduğu gibi kadınla erkeğin başı birbirine dayanmış... Tıpkı, tıpkı. Kadın arada başını kaldırıyor, erguvan renkli dudakları yine sinema yıldızı gibi erkeğe uzanıyor. Ve omuzları çökük hafif vücut kamptaki gençlere çarpıntı veren nazlı bir ahenkle dönüyor.
Kürekler sert darbelerle suyu yarmaya, sandal ışıkların aydınlattığı sularda kayıp gitmeye başladı.
Çiftler birbirinden ayrıldı, balkonun parmaklığından denize abandılar.
Bir erkek sesi: Kamp gençleri deniz sefası yapıyor, dedi.
Zehra’nın nazlı sesi azıcık kısık: Haşim... Haşim... Haşim, diye seslendi.