Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hasanboğuldu
İnsan nereye giderse rızkı da beraber gidermiş; bunu dü şündüğüm yok. Ama ben dağlıyım, bu çukur ovalarda kala- mam. Köyünüzün eli kınalı kızlarına katışamam, senin içine dert olur... Kızılbaş kızı geldi de Hasan'ı elimizden aldı derler, benim içime dert olur... Yörük kızı dağdan köye, çadırdan eve inmemeli... Ben seni görmemeliydim... Gördüm, sözüne uymamalıydım... Ama neyleyim, senin de tatlı sözünle güler yüzün etti bunları... Hadi benim Sarı Hasanım, tut ki birbirimizi düşte görmüş de uyanmışız... Bırak beni dağıma gideyim!'
Sayfa 118 - EmineKitabı okudu
Reklam
Dini Hoşgörümüz nerede kaldı...
Osmanlı döneminde 1545- 1574 tarihleri arasında şeyhül-islamlık yapan Ebussuud Efendi'nin fetvalarından bazı örnekler de Alevilere o dönemdeki bakış açısını ortaya koymaktdır. Mesele: Kızılbaş taifesinin şer'an öldürülmesi helal olup, öldüren gazi ve kızılbaş taifesinin ellerinde ölenler şehit olurlar mı? Cevap: Olur, büyük savaş ve büyük şehitliktir.
"Güzel, bahtiyar ve temiz bir nur idi. O nura baktığım sırada ölümün fakir mi, zengin mi; sultan mı, kul mu; Türk mü, Türkmen mi; Kızılbaş mı, Sünni mi olduğunu kestiremedim. Rüya mı, gerçek mi olduğunu, asıl yurdun bura mı, öte mi olduğunu anlayamadım. "
Kızılbaş ordusunun Kadın Savaşçıları
Kadınlar da yüzlerine peçe takarak, zırh kullanıyor, kılıç sallıyordu. İki bin kadın savaşçı bulunuyordu. Şah İsmail’in iki eşi Taçlı Hatun ve Bihruze Begüm de savaşa katılan savaşçılar arasındaydı.
Sayfa 198Kitabı okudu
Ali İsmail'em geldim seyran eyledim Zülfikar durmaz kınında günde yüz bin kan eyledim.
Reklam
Bu Alevi köylerinin daha geniş mezhepli, daha samimi ve daha temiz olduğunu uzun memuriyet seneleri ona öğretmişti. Nahiye ve köyleri dolaşmaya çıktığı zamanlar buralarda kalmayı tercih ederdi. İsmail, " Acı şu getireyim mi?" Deyinceye kadar bir Kızılbaş köyünde olduğunu nasıl fark etmediğine şaştı. Oğlanın açık, cesaretli ve kendine güvenen tavrından bunu anlamalıydı.
Sayfa 196Kitabı okudu
Şeybek Han'ın başı kesilerek kafa derisi yüzülüp içine saman dolduruldu ve Osmanlı padişahı II. Bayezid'e gönderildi. Kafatasına altın kaplanarak Şah İsmail'e kadeh yapıldı.
Osmanlı Valisi, Pir Sultan şerefine büyük şölen hazırlar,
"... Pir Sultan Abdal - hem pir hem aşık. Güzel türküler söyler. Alevi, Kızılbaş, asi. Şahın adamı, Şah Alinin, hani Düldül atının sahibi Hazreti Ali var ya, onun adamı - başını kaldırır, gözlerini oradaki Ağaların, Beylerin, yüksek devlet adamlarının üstünde teker teker dolaştırır, ben bu yemekten yiyemem, der, çünkü bu yemekte tüyü bitmedik yetimlerin hakkı, kan ter içinde çalışanların kanı var, bu yemek zulüm yemeğidir, ben bu yemeği yiyemem, haramdır. Bu yemeği ben değil, köpeklerim bile yemez."
Sayfa 1426 - YKYKitabı okudu
390 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şah ve Sultan
Kitap genel anlamda Kamber Can isimli kişinin ağzından anlatılmaktadır. Kitap Kamber ile başlayıp yine Kamber ile bitmektedir. Kamber, Babaydar isimli birinin yanında kalmaktadır. Babaydar ona hem annelik hem babalık yapmaktadır. Zaten Kamber de Babaydar'a hep baba diye hitap eder. Babaydar her zaman Kambere Şah İsmail’in çok iyi bir insan
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,6bin okunma
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.