İyiliğin iyilik olabilmesi için kişinin hiçbir işine yaramaması gerekir ki, insanlar bu gerçeği kendi kendilerinden sonsuza değin gizli tutacaklardır. Felsefenin, teolojinin tüm tarihi bu gizleyiş edimidir. Eski yanılgı sona eriyor ama başka türlüleri olacaktır, şimdi aklımızın alamayacağı meleksi yanılgılar. Yehova'nın, Leviathan'ın dünyasında kişi bir amaçsız iyi olmak zorundadır, mantıksız ve ödülsüz; işte biz ademoğulları için iyilik bu yüzden olanaksızdır. Yalnızca olanaksız değildir, düşünülemez bile, bizler onun adını koyamayız, bizim dünyamızda böyle bir şey var olamaz. Boş bir kavramdır bu. Aynı şey Tanrı kavramı için de söylenmiştir. Söylenenler iyilik kavramı için daha da geçerlidir. Tanrı'nın ölümüyle önceki yalan döneminin kapandığına, gerçek bir ruhsallık döneminin başladığına inanmak ne güzel bir avuntu olurdu, mutluluk olurdu. Ama bu da yalandır, hatta çağdaş teolojinin yalanı budur. Tanrı denen yanılsamaya kapılalım, kapılmayalım, iyilik bizim için olanaksızdır. Çünkü eşyanın düzenindeki yerimiz çok aşağılardadır. Tanrı gerçek azizlerin var olabilmesini olanaksız kılmıştır. Ama şimdi o yok olunca özgür kalıp kutsallaşmak da elimizde değildir.
Hiç kimse kendi edimlerinden sorumlu değildir, hiç kimse kendi özünden sorumlu değildir; yargıda bulunmak da bir tür adaletsizliktir. Bu durum, bireyin kendi kendisi hakkında yargıda bulunması için de geçerlidir. Bu ilke güneş ışığı kadar aydınlıktır ve yine de burada herkes gölgeye ve hakikat dışına geri çekilmeyi tercih ediyor: sonucundan korktuğu için.
Sayfa 39 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ahlak, yaşamın açısından, penceresinden ve amaçlarından yola çıkarak değil, kendini mahkum ettiği sürece onu acınmaması gereken özgül bir yanılgıdır, tarifsiz zararları neden olmuş yozlaşmış bir özelliktir!...