Gül zövqünü çəkmək əbədi xarə də qalmaz,
Bülbül gələr, əlbəttə, gülüstanə, tələsmə.
Gündən-günə artır bu gözəl huriliqalər,
Dünya dönəcək cənnətü rizvanə, tələsmə.
Gözlerimden aktı deryâlar gibi yaşım benim
Dostlar çok nesne gördü onmadık başım benim
Geçmek için seyl-i eşkimden hayâlim askeri
Bir direkli iki gözlü köprüdür kaşım benim
Her gece altun benekli âsmânîler giyip
İşbu çarh-ı pîre-zen olmuştur oynaşım benim
Ben gedâ gurbet diyârında kalırdım yalınız
Mihnet ü derd ü belâ olmasa yoldaşım benim
Ey felek dokuz dolu câm içmeyince Han Selim
Dehr içinde olmadı hergis ayakdaşım benim..
-Yavuz Sultan Selim Han
Mest ü medhûş oldı Ferhâd ile Mecnûn ben henüz
Bezm-i ‘ışķuŋ câm-ı çarh ile ķadeh-perdâzıyem
(Ferhad ile Mecnun sarhoş olup kendilerinden geçtiler; ben hâlâ aşk meclisinde felek kadehiyle kadeh parlatıyorum.)
Üsküdarlı Aşkî
Ne kadar cevr u cefâ eylesen ey nûr-i basar
Mihr de zerre gibi men seninem sen de menim.
Mihr-veş nûr-i ruhın gönlüme pertev salalı
Kubbede zühre gibi men seninem sen de menim.
Âhû gözlüm o kara gözler ile bir bakışın
Kamere gurre gibi men seninem sen de menim.
Bu gönül gül yüzüne bülbül-i nâlân olalı
Sadefe dürre gibi men seninem sen de menim.
LUTFİYÂ kesme nazar rûy-i dilârâ görünür
Bahrde katre gibi men seninem sen de menim.
Çin-i zülfün miske benzetdüm hatâsın bilmedüm
Key perîşân söyledüm bu yüz karasın bilmedüm
Saçlarının kıvrımını miske benzettim (Ama) bunun bir hata olduğunu bilemedim. (Bu yüzden) çok dağınık söylemiş oldum ve bu benzetmenin bir yüz karası olduğunu bilemedim.
Aşiq er carek ji bala lê bidit berqa mecâz Dê li nik sahibdilan heta ebed bit serfiraz
Aşığa eğer yukarıdan mecâz şimşeği isabet ederse, artık gönül sahiplerinin yanında ebediyen muzafferdir.
Ne içün baş açar u el götürür serv ü çenâr
Ki duâ eyleyeler kadd-i hırâmânun içün
Servi ve çınar ağaçlarının başını açıp ellerini kaldırmaları, senin salına salına yürüyen boyuna dua etmek içindir.