Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Eflatun da ilahiyatta yakin derecesinde bir bilgi elde edilemez, ancak zan derecesinde bir bilgi elde edilebilir, der. Bu kadar emek verdikten sonra yalnız zan derecesinde bilgi elde edecek isek, yorulmaya değmez. Bundan önceki zannımız bize yeter. O halde bu felsefi bilgilerle uğraşmanın faydası nedir?
Sayfa 115 - İbn HaldunKitabı okudu
KURAN VE KIRAAT MESELESİ
Bu karşınızda duran, bir şahın oğlu şahtır aslında... Yine bilin ki, asla bir cahil değilim: Kur'an okurum, hem de yedi çeşit kaleme alınışıyla...
Reklam
Mâra'nın Bu da'ya, Ehrimen'in Zerdüşt'e, İblis'in İsa'ya sundukları şey yeryü züdür ve yeryüzünde üstünlüktür;
Sayfa 90 - Metis 2020, Çev: Haldun BayrıKitabı okudu
Tektanrıcılık
Tektanrıcılık tamamen yeni bir düşünce değildi. M.Ö. XIV. yy'da Mısır firavunu Akhenatonün ilahilerinde tektanrıcılık düşüncesine rastlanır. Tek bir evrensel tanrıya inanan ve tapan yalnızca Yahudiler değildi. Doğuda, Iran yaylasında iki akraba halk, Persler ve Medler, eski paganizmlerini bırakmış, eninde sonunda iyiliğin kazanacağma ve tek bir tanrının kötülükle savaştığına inanmışlardı. Bu dini görüşün ortaya çıkışının peygamber Zerdüşt ile olduğu bilinmektedir. Pers dilinin en eski biçiminde yazılmış Zerdüşt kaynaklarında Zerdüşt'ün öğretilerine rastlanmıştır. Zerdüşt'ün ne zaman yaşadığına ilişki bir bilgi bulunmamasıyla birlikte bu konudaki tahminler yaklaşık bin yıllık farklarla yapılmaktadır. Zerdüşt dininin en çok yayıldığı dönem M.Ö. VI. ve V. yüzyıllarıdır. Birbirlerinden habersizce Allah'ı arayan bu iki halk, kendi yollarında gitmeyi sürdürmüşlerdir. Onları bir araya getiren M.Ö. VI. yy'daki önemli olaylar, yüzyıllarca dünyayı sarsacak sonuçlar doğurdu.
Sayfa 30 - Arkadaş y, Çev:Selen KölayKitabı okudu
Neredeyse Okurken Bile Yorucu Olan İlmî Hareketlilikler
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın astronomi ilmindeki ihatasını göstermek için “Gökyüzünü, Erzurum'un sokaklarından daha iyi tanıyorum“ dediği rivayet edilir. Erken dönem İslam âlimleri de, dönemin seçkin İslam âlimlerini adeta kodladıkları için, hangi âlimlerin nerede ve hangi ilimlerle meşgul olduğunu, tabiri caiz ise dönemin ilmi haritasını çok iyi biliyorlardı.
Hicaz ve Irak ekolü arasındaki ihtilaflar, kaynaklar ile ilgili değildir. Bunlar daha ziyade, kaynakları algılama ve yorumlama ile, çevre ve örf gibi faktörlerin şekillendirdiği metodik farklılıklardan ibarettir.
Reklam
İmam Şâfiî’nin Bağdat’a gelmesi, özelde, kendi fıkıh formasyonu ve zihniyetinin (içtihat mantığının) yeniden şekillenmesi; genelde İslam Hukuku tarihi açısından fevkalade önemlidir. Çünkü o zamana kadar aralarında ilmî iletişim olmasına rağmen, birbirinden tamamen ayrı iki ekol halinde gelişen Hicaz fıkhı ile Kûfe fıkhı, ilk el kaynaklarına dayanarak İmam Şafii tarafından karşılaştırılabilirmiştir. Böylece Hicaz’da hadis-sünnet merkezli kültüre dayalı olan Hicaz fıkıhını Bu ekolün lideri olan İmam Malik vasıtası ile alan ve iyice özümleyen Şafii, bu kültüre ilave olarak hadis ve sünnetin yanında re'y ve içtihatın da önemli bir yer işgal ettiği Kûfe-Irak ekolünün görüş ve dayanaklarını da doğrudan İmam Ebu Hanife'nin öğrencisi olan Şeybani'den öğrenerek bu iki ekolün sentezini yapmış, Usul ile ilgili temel kuralları tespit etme gayretine yönelmiştir.
İnsan bir şey yapmak hürriyetine sahip değilse insanın yaptığı iyi ve kötü amellerden ötürü ceza veya ödül almasının anlamı yoktur.
Sayfa 99 - Dr. Fatma Bayraktar KarahanKitabı okudu