Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Babil ve Mısır'da Matematik
Yunan öncesi dönemde matematik daha çok pratik yaşam ihtiyaçlarına dönük, sınama-yanılma yöntemine bağlı, empirik düzeyde bir uğraştı. Bugüne değin okunan hiçbir belgede ispat yöntemine ilişkin bir belirtiye rastlanmamıştır. Verilen örnekler genel nitelikte dedüktif düşünme yöntemini değil, özel nitelikte sayısal çözümlere ilişkin kazanılmış bilgi ve becerileri sergilemektedir.
Tarih sadece geçmişte olan olayları oluş sıralarına göre listele­me kaygısı gütseydi "anallar" (yıllık/vakayiname) ve "kroniklerle" sınırlı kalırdı. Yani, kabaca yapılan yıllık, aylık veya günlük kro­nolojik olay listelemeleri yeterli olurdu. Oysa zaman içinde tarih, bununla yetinmeyip olayları yorumlayan, birbirine bağlamaya çalışan, aralarında nedensellik bağı kuran ve belirli bir kronoloji içinde olayları "öyküleyen" bir anlatı biçimine dönüşmüştür. Da­hası olayları öykülerken belge eksiklikleri veya bilgi boşlukları olma durumunda tarihçinin hayal gücünü kullanarak bu boşluk­ları doldurabildiği gerçeği de kabul görmüştür. İşte tarihçi ile ro­mancıyı birbirine yaklaştıran da bunlar olmuştur.
Sayfa 114 - Ayrıntı Yayınları
Reklam
İspata yönelik tartışma biçimi, felsefe, politika ve ahlak konularında olduğu gibi, matematikte de kendini gösterir; üstelik, matematiksel ispat, diğer alanlarda asla erişilemeyen mantıksal kesinliğe sahiptir. Yunanlıları matematikte, empirik gözlemlere dayalı sınama-yanılma düşünce biçiminden ispat yönternine yönelten bir başka nedeni, dedüktif çıkarımın sergilediği biçimsel güzellikte bulabiliriz. Güzellik duygusu, duygusal olduğu kadar entelektüel bir deneyimdir. Dedüktif akıl yürütmenin içerdiği düzen, uyum ve tutarlılık klasik Yunan güzellik anlayışını oluşturan öğelerin başlıcalarıydı.
Dil bütün düşüncemizi şekillendiren bir sis­temdir. Dil yoksa düşünce de yoktur. Örneğin, bir dilde "özgürlük" diye bir kelime yoksa o dili konuşan halkın da "özgürlük" talebi olmayacaktır. Totaliter sistemler böyle dillerle kurulur. Bir dil kelime haznesi bakımından ne kadar fakirse, o dili konuşanın düşünce yapısı da o derece fakir olur. Günümüzün dili işte totaliter, kü­resel kapitalist sistemin medya aracılığıyla bize empoze ettiği tüketim dilidir. Bir tür Newspeak'tir.
Sayfa 188 - Ayrıntı Yayınları
Cehennem güney ülkelerinde icat edilmişti; eğer Norveç'te icat edilmiş olsaydı, bu cehennem soğuk olurdu.
Tiran halk dilinde, hakka ve yasalara aldırış etmeksizin zorbaca yöneten bir krala denir.
Sayfa 83 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Özgür bir devletin yurttaşı ve egemen varlığın bir üyesi olarak dünyaya geldiğim için, kamu işlerinde sözümün etkisi ne denli az da olsa, oy verme hakkım bu işleri öğrenmek görevini yüklenmeme elverir.
Sayfa 3 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
... Öte yandan realist roman metinsel çelişkileri olay örgüsü, mo­dernist roman ise bakış açısı seviyesinde çözme ve temizleme eğili­mindeyken postmodern roman veya üstkurgu yöntemiyle yazılmış metinler çelişkiden beslenir, okura eserin sonunda bir rahatlama sağlamaz.
Sayfa 170 - Ayrıntı Yayınları
Sistem ihtiyaç duyduğumuz şeyleri değil ihtiyacın kendisini üretmeye başlar ve sonuç olarak, bizim neye ihtiyaç duyup duy­mayacağımıza bizim yerimize karar veren de sistemin kendisidir. Bir anda yeni bir şey moda olur ve dünyanın her yerinde herkes aynı ihtiyacı, o şeyi satın alma ihtiyacını duyar. Sistem hep kitle­nin ihtiyaçlarını ürettiği yanılsamasını yarattığı için kitle tarafın­dan direnç görmez. Kültür endüstrisi işte bu tekelci sistemin bütünlüğünden doğar ve yayılır. Halk hem sistemin bir parçasıdır hem de kültür endüstrisini var eden aktör.
Sayfa 203 - Ayrıntı Yayınları
Fiziksel, bedensel hareket gitgide azalmakta ve fareyi tutan, klavyeye yazan parmak ve ekra­na bakan gözler dışında hiçbir yerimiz oynamıyor. Tüm dünya­mızı kelimeler ele geçirmiş durumda. Ama hep aynı kelimeler: Newspeak! Kelimeler ve anime edilmiş imgeler sarmalında keli­melerle gülüyor, kelimelerle ağlıyoruz ve gerçeklik etkisini artır­mak için "emoticon"lar kullanıp ağlayan surat filan yapıyoruz. İmgeler bizim yerimize sırıtıyor, kızıyor ve mimiklerimizin yerini alıyor. Oysa ne gülüşlerimiz gerçek ne de gözyaşlarımız. Bedenler arasında kablolar var artık. Eve, ofise gitgide daha çok hapsoluyo­ruz. Bilgisayar ortamında eş arıyor, sevişiyor, aşık oluyoruz. Ma­cera ruhumuz ise internette sörf yapmaktan ibaret. Romancı neyi anlatıyordu? Bireyin zaman/uzam bağlamında tarihsel/politik yaşam savaşını, anlamını, diğer bireylerle ve gerçeklikle kurduğu ilişkileri, yalnızlığını, düşünsel/ruhsal deneyimlerini... Şimdi ne anlatacak? Bugün? Yarın? Yaşamın kendisi yaşamın bir kopyası olmuşsa, gerçeklik yerini benzeşime bırakmışsa ve zaten temsili yaşamlar yaşıyorsak, yaşamımızı kapitalist sistem kurguluyorsa, roman temsilin temsilini mi yapacak? Son 50 yıldır bunu yapagel­diğini söyleyebiliriz.
Sayfa 194 - Ayrıntı Yayınları
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.