Benim Türk aydınına sürekli söylediğim bir şey var; Osmanlı mirasını reddetmek ya da benimsememek gibi bir lüksümüz, dahası öyle bir tercih hakkımız yok.
"Unutamadığım çocukluk anılarımdan biridir; yıllarca çamur deryası olup hiç el atılmayan yollar bir devlet büyüğü ziyaret edeceği zaman hemen asfaltlanırdı. Özet şu; biz insana 'insan' olduğu için değil, gücü kadar değer veriyoruz.
İşte ben de topluma bunu anlatmaya çalışıyorum; anlasınlar ki ileride çocuklarımızın rahatça yürüyebileceği kaldırımlar yapılsın."
Haluk Dursun’un sünûhat usulü ile yaptığı sohbetlerinden çıkarılmış notların 7 ders şeklinde kitaplaşmış hali. Kitap baskısı çok güzel; eski kelimeler ve önemli kısımlar renkli yazılmış, dipnotlarla metin içinde geçen kişiler hakkında bilgi verilmiş, fotoğraflarla hocanın anısı yad edilmiş.
Haluk Dursun ders notlarından ve diğer kitaplarından da görüleceği üzere son derece nev'i şahsına münhasır bir hoca. Bir nev’i yaşam koçu gibi, hayat bilgisi öğretmeni gibi yol gösteren, yordam öğreten, merak ettiren, kendi izlediği yolu anlatan, soru soran, cevaplardan tatmin olmayıp daha iyi bir cevabın peşinden koşturan.
Allah rahmet eylesin.
“Çocuğunuzu, sadece kendisi olduğu, çocuğunuz olduğu için sevin. Bizdeki büyük yanılgılardan biri, insanlarımızın kendi başaramadıkları şeyleri çoçuklarından beklemesidir. Bunu yapmayın, çocuklarınıza kendi yükünüzü yüklemeyin.”
Eğitim, kitlenin taleplerinin dinleneceği yer değildir; kasaba türü siyasetin, nabza göre şerbetin yeri değildir. Çünkü eğitim, dünyanın en önemli meselesidir.
Bir toplum ancak filoloji bilgisine sahipse bütün zamanları kontrol ediyordur, musiki ve matematikten anlıyorsa bütün insanlıkla irtibat kurabiliyordur bunu bizde en iyi Atatürk anlamıştır.
“Biz geleceği ya da geçmişi düşünürken,
ŞU AN elimizden kayıp gidiyor…”
~Muazzez İlmiye Çığ~
1914 Yılında doğup, bir imparatorluğun çöküşüne, genç bir cumhuriyetin kuruluşuna şahit olmuş ve günümüzde hâlâ hayatta olup geçmişi anlatabilen kaç kişi tanıyorsunuz? 109 Yaşında asırlık bir çınar. Cumhuriyetin yetiştirdiği
“Nitelikli olduğu düşünülen birçok eğitim kurumumuzda, çağın gerekliliği olduğu öne sürülerek bütün dersler İngilizce okutuluyor. Bu duruma şiddetle karşıyım. Düşünce dil ile başlar ve anlam kazanır. Kendi ana dilinde yetkinleşemeyen çocuk, düşüncede derinleşemez ve sığlaşır…”