Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Marx’ın sözü
Öyleyse felsefe de özsel olarak hükümet kasasına bağlı bulunuyor
Sayfa 85 - Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
devlet içindeki bütün savaşımlar demokrasi, aristokrasi ve monarşi arasındaki savasım, oy hakkı uğruna vb. savaşım, çeşitli sınıfların yürüttükleri gerçek savaşımların büründükleri aldatıcı biçimlerden başka bir şey değildir
Reklam
Narodnik teoriye dayanan bireysel terörizmin politika ve uygulaması, bir yandan her an iş gören faal "kahramanlar" yaratırken, öte yandan, her şeyi bu kahramanlardan bekleyen pasif bir "kalabalık" oluşturmuştur. Böyle bir teori ve ona dayalı uygulamalar, kitleleri harekete geçirme olanağını, bir kitle partisi yaratılmasını ve devrimci bir kitle hareketi oluşturulmasını olanaksız kılmıştır. Üstelik, polis kısa zamanda, Sosyalist Devrimci Parti'nin terörist mücadeleyi yürüten örgütünün başına, kendi adamları olan E. F. Azef adında bir mühendisi ajan provokatör olarak yerleştirmiştir. Böylece terörist faaliyetler polisin denetimi altına girmiştir. Azef, partide kısa bir sürede bir numaralı adam olmuş, Merkez Komite'nin üyelerini seçmeye başlamıştır. Azef'in 1908'de ajan provokatör olarak teşhir edilmesi üzerinde de Sosyalist Devrimci Parti'nin önde gelen kadroları perişan olmuştur.
Bu kitabı yazarken sadece Marx ve Engels'in kendi kitaplarından, mektuplarından, bu eserleri olumlu biçimde yorumlayan araştırmacılardan yararlanmadım. Marksizmi tümüyle inkar eden, Marksizmi orasından burasından çekiştiren burjuva ideologlarından, Marksizmde yanlışlar bulmak için yırtınan Marksizm eleştirmenlerinden, Marksizmin diyalektik tarihsel materyalizmini yok sayan idealist profesörlerden de olumsuz anlamıyla yararlandım: Onlarla polemik yapmadan Marksizmin bunlara verdiği yanıtları açıklamalarıma ekledim. Marksizmin değişik konulara bakışını sürece uygun aktarabilmek ve aradaki farkı, gelişimi gösterebilmek için aynı konuyu birçok yerde ele almak zorunluydu, bundan kaçınmadım. Olabildiğincce kısa-öz-net yazmaya çalıştım. Konsantre edilmiş bir çalışmadır bu. Okuyucunun aktardığım alıntıların çarpıcı yönünü hemen görebilmesi için, anlamı bozmadan gereksiz sözcüklerden ayıkladım; ama gerektiği yerde de tümünü aktardım. Marx ve Engels'in incelediğim yapıtlarının hangi tarihsel ortam içinde yazıldığını gösterebilmek için araya giriş bölümleri ekledim. Bu, tarihsel ortamı özetleyen "girişler" eserlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamayı amaçlıyor. Son olarak bu kitap hem marksizmi bildiğini düşünenler için yazıldı; hem de bu satırların yazarı gibi Marksizmi yeniden, yeni bir gözle, köklü biçimde öğrenmek isteyenler için. Yıllarımı verdiğim bu çalışmanın, yıllarını özgür bir dünya umuduna verenlere ve verecek olanlara katkı yapması dileğiyle...
Sayfa 20 - Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Marksizmin Doğuşu, Marksizmin doğumunu, Marksizmin yönteminden yola çıkarak inceliyor; Marx ve Engels'in doğumsal süreçteki görüşlerini, olgunlaşmış Marksizmle karşılaştırarak, hataları saptayarak, hala gerçeği yansıtan fikirleri öne çıkararak bir teorik kazı yapıyor. Marksizmin Doğuşu, Marksizmin temelinin nasıl atıldığını ve bu temelin önemini gösteriyor. Bu temel kavranmadan Marksizm anlaşılamaz ve devrimci Marksizmin ne olduğu ortaya konamaz
Sayfa 19 - Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Marx-Engels'in gençlik dönemi yapıtlarına karşı iki uç yaklaşım vardır: Birincisi, bu dönemdeki yapıtları tümüyle reddetmek. İkincisi, bu eserlerdeki görüşleri olduğu gibi kabul etmek. Oysa bu iki uç yanlış yaklaşıma karşı doğru tutum, Marksizmin doğuşunu kronolojik olarak incelemek, onu ayrıştırmak, doğruyu içinden çekip çıkarmaktır. Örneğin gençlik yapıtlarında kullanılan "yabancılaşma" kavramını çöp sepetine atanlar yanlış yapar. Ne yazık ki Lenin, Marx'ın o büyük eserlerinden olan 1844 Ekonomi ve Felsefe Elyazmaları'nı ve basılmamış olduğu için Alman İdeolojisi'ni okuyamadı. Şimdi biz bu eserleri araştırıp inceleme olanağına sahibiz.
Sayfa 19 - Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Rosa Luxembourg’un sözü
Friedrich Engels bir keresinde şöyle demişti: Kapitalist toplum, ya sosyalizme doğru ilerlemek ya da barbarlığa geri dönmek gibi bir ikilemle yüz yüzedir. Bugün, Engels’in yaklaşık bir kuşak önceki kehanetindeki gibi dehşet verici bir önermenin önünde duruyoruz: Ya emperyalizmin zaferi, bütün kültürlerin yıkımı ve Antik Roma’daki gibi nüfusun boşalması, harap olma, yozlaşma, büyük bir mezarlık; ya da sosyalizmin zaferi
Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Devlet Kapitalizmi başlıklı makaleden bir kısım
Marx, üretim araçlarından olduğu gibi geçim araçlarından da mahrum edilmiş ücretli emeğin mevcudiyetini, kapitalist meta üretiminin asli zembereği ve genelleşmesinin koşulu olarak görüyordu (Kapital I). Devletçi yönetim, emekçi ile üretim araçları arasındaki kopukluğu sürdürerek, zorunlu olarak piyasa kategorilerini, emek gücünün meta karakterini devam ettiriyordu. Stalin bu sonucu kabul etse de ("Sosyalizmin Ekonomik Sorunları", Metinler, II, 212), ücretliliğin varlığını inkar ederek bu sonuca neden olan öncülden kurtulmaya çalışıyordu: "Emek gücünün meta olduğu ve işçilerin 'ücretliliği' gibi söylemler bizim sistemimizde oldukça saçma görünüyor; sanki, üretim araçlarının sahibi olan işçi sınıfı kendi kendini ücretlendiriyor ve kendi emek gücünü kendine satıyor" (age). Ücretliliğin varlığını inkar etmek için ilke olarak emekçilerin sahiplenmesini öne çıkarmaya dayanan bu sav, ücretliliğin varlığını yadsırken ücretin varlığını doğrulayan tezle saçmalık yarışındaydı. Ekonomik kategorilerin Stalinci ideoloji tarafından dönüştürülmesinin ilkesi şuydu: Bir toplumsal ilişkinin içeriğini değiştirmek için ona sosyalist nitelemesini eklemek yeterliydi.
Yordam KitapKitabı okudu
Devlet Kapitalizmi başlıklı bir makaleden bir kısım
Devlet Kapitalizminin, devletin bütün toplumsal etkinliklere müdahalesini göstermeyi amaçlayan totaliterlik olarak tasvir edilmesi, bu toplumların kendileri için geliştirdikleri yekparelik bütünlük görüntüsüyle çelişiyor. Ekonomik sahiplenmeye içkin çelişkiler egemen sınıfların iç bölünmelerini açıklıyor. Tüm toplumsal etkinliklerin devlet eliyle bütünleştirilmesi, emekçilerin sessiz direnişiyle engelleniyor. Ayaklanmalar ve devrimci kalkışmalar bu toplumlarda sınıf mücadelelerinin ortadan kalkmadığını gösteriyor ve Marx'ın işçi sınıfının devrimci rolü ile ilgili tezini doğruluyor.
Sayfa 212 - Yordam KitapKitabı okudu
Devlet kapitalizmi başlıklı makale
1)Devlet Kapitalizmi kapitalist üretimin tarihsel eğilimi mi? Marx kapitalizmin yasalarını değiştirmeden özel sermaye gibi işleyen bir devlet sermayesinin varlığından söz etse de (Kapital II, 90), görünüşe bakılırsa, Kapital devlet kapitalizmine doğrudan göndermede bulunmuyor gibiydi. Bununla birlikte Marx'ın ve Engels'in devlet
Yordam KitapKitabı okudu
Reklam
Marx'ın yazdıkları
"En uygun biçimde hem liberal, hem gerici olunabilir." "Taraf olmadan evrim olmaz, ayrılık olmadan ilerleme olmaz."
Sayfa 64 - Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Kolonya Gazetesi'nin başyazarı Karl Heinrich Hermes'in sansürcü görüşlerini aktarır Marx: "Bize göre, devlete, abartılmış sertlikten dolayı değil, daha çok bir hoşgörü fazlasından dolayı kusur bulunabilir." Marx'ın Hermes'e yanıtı kısa ve özdür: "Sansürcüleri pek az sansür uygulamakla suçluyor" Hermes,
Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
syf.53-54
1 ocak 1842'de Ren bölgesinde Rheinische Zeitung (Ren Gazetesi) yayına başlar. Gazeteyi ekonomik olarak destekleyen güç liberal burjuva temsilcileridir; ama yazı kurulunda Sol Hegelciler vardır. Bauer kardeşler (Bruno Bauer, Edgar Bauer) işin içindedir. Marx, dostu Bruno Bauer'in etkisiyle bu gazeteye ilgi duyar. Mayıs 1842'den itibaren Ren Gazetesi'nin yazarı olur. 15 ekim 1842'de gazetenin editörlüğünü üstlenir, başyazar olarak yazılarını yayımlar. Sansürcü hükümetle Ren Gazetesi arasındaki çelişki Marx'ın yazılarıyla yavaş yavaş şiddetlenmeye başlar. Odun Hırsızlarına Karşı Yasa Üzerine Tartışmalar isimli makalesiyle yoksulların tarafında yerini alır. Marx Tanrıtanımazdır; ancak henüz komünist değildir. Hegelci düşünceleri soldan yorumlayan radikal bir demokrattır. Hegel'den ayrıldığı noktalar düşüncesinde büyümektedir. Ren Gazetesi'nde Marx'ın yazdığı en önemli makalelerden biri olan Kölnische Zeitung'un (Kolonya Gazetesi'nin) 179'uncu sayısının başyazısına verdiği yanıttır. Ren Gazetesi'nin 10-12-14 Temmuz 1842 tarihli sayılarında yayınlanan bu makale, Marx'ın felsefe-devlet-din konularındaki görüşlerinden parçalar taşır ve incelenmeyi hak eder. Kolonya Gazetesi Katolik kilisesini savunan, Prusya hükümeti ile uzlaşan bir yayındır. Hükümetin ajanı olan gazeteci Karl Heinrich Hermes, Ren Gazetesi'ni felsefe ve din konularıyla uğraştığı için eleştiren bir yazı yayımlar. Marx'ın Söz konusu makalesi Hermes'e karşı cevaptır.
Sayfa 53 - Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
"Marksizm, boyunduruğu altındakı kölələrə dünya cənnətini nə bu gün, nə sabah, sadəcə qeyri-müəyyən bir gələcək zamanda vəd edirdi."
Öyle hissediyorum ki halka gerçeği söylemekten korkuyorsun. Proleter siyaseti burjuva yöntemlerle yürütmek istiyorsun. Kendi çevrelerinde, kendi aralarında gerçeği bilen ama kitlelere, kendi söylemleriyle, onlar cahil ve kıt anlayışlı oldukları için bunu iletmeyen önderler, proleter önder değildir. Doğruyu söylemek gerekir. Yenilgiden korkuyorsan, bunu zafer kazanılacak diye satmamalısın; eğer uzlaşmaya gidiyorsan kitlelere bunun uzlaşma olduğunu söylemesin; zafere kolayca ulaştıysan, illa zordu diye ısrar etmemelisin ve eğer zor olduysa da 'çok kolaydı' diye böbürlenmemelisin; hata yaparsan, kendi itibarın için, bunun hata olduğunu itiraf etmelisin çünkü sana itibar kaybettirecek olan esasında hataların konusunda sessiz kalmandır; eğer koşullar yön değişmeni gerektiriyorsa, olayları sanki hiçbir değişiklik yokmuş gibi sunmamalısın; eğer sınıfın sezgilerine ve devrimci sağduyusuna güveniyorsan, ona karşı doğru sözlü olmalısın. Bir marksistin bunlara inanmaması ayıptır ve çürümüşlüktür. Ayrıca düşmanı bile aldatmak son derece karmaşıktır, çift yönlüdür ve ancak en somut askerî taktikler alanınca caizdir. Çünkü düşmanlarımız ve dostlarımız arasında demirden bir duvar yok, düşmanlarımız halk üzerinde hala etkili ve kitleleri kandırma becerileri sayesinde bizim dahiyane manevralarımızı, kitleleri aldatma girişimi gibi -üstelik de başarıyla- gösterebiliyorlar. 'Düşmanı aldatmak' adına kitlelere samimiyetsiz davranmak, aptalca ve yanlış hesaplanmış bir siyaset tarzı. Proletaryanın gerçeklere ihtiyacı var ve soylu küçük burjuva yalandan daha fazla hiçbir şey onun davasına zarar veremez.
Lenin
163 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.