Kimseyi beklemediğim,
Benden alınanları talep etmediğim,
Dönemsel muhtelif evhamlarım vardı.
Ta ki bir kış mevsiminin yirmi yedinci akşamı Tevafukların asrına gelmişti nihayet...
Kaldırımlarda sensiz yürürken ayaklarım kanardı,
Teyakkuzda hissiz akşamlar vukuatları kollardı,
Ve tesadüflerin tatlı zahmetleri nihayet sencileyin,
Yalnızlık iştahına
Çünkü, işte, başka, olduğumdan farklı bir kişi olmak istemezdim — bütün yoksunluklarımla, kusurlarımla, bozukluklarımla, ben benim... Yaşamım da böyle olacaktı; zaten de, öyle oldu...
Bunca saçmalıklar ülkesinde doğmak bizim suçumuz değildi. Yaşamak bize maddi açıdan hep zor kılındı. Bir de üstüne laf anlamaz halden anlamaz, beraber yaşamak bir hayatı paylaşmak nedir bilmez insanlar eklenince iyice içinden çıkılmaz bir buhran coğrafyasında kaldık. Lakin sen ve ben yani biz iki yetim dünyayı yani özünde kendi dünyamızı bütün toplumsal aptalliklara, yalancılık ve özenti dayatmalarına karşı özel elmaslar gibiyiz. Ve var bizim gibi insanlar, az da olsa. Işte bu yüzden mucizedir buluşmamız, sevişmemiz. Senin duruşun ve duygusal ve dünyaya dair kaygıların dünyayı iyi okuyan zihnin bu elmas yürekli insanların bir tanesi. Bizler biseyler yapmak, onurlu ve dürüstce yaşamak kaygısı olan, erdem sahibi insanlar olmaya gayret edenleriz. Bu boktan dünyada mutlu etmek ve mutlu olmaktır gayemiz. Şimdi biz senle bir mucizeyiz derken kastım biraz da yalan olmayan, güzel olan şeylere meyyal fikirlerin buluşmasıyız... Daha gidecek çok yolumuz var ama keyifle, yorularak veya yorarak değil çünkü biz ince fikirli kalpleriz. Millete sert makyajımız vardır lakin biz birbirimizi iyi biliriz. Şimdi hayat yeniden başlıyor dediğimde iyi ki demiştim bana yeniden iyi ki dedirttiğin için sana hayranım ve aşığım elmas yüreklim.