"𝑏𝑒𝑛 𝑏𝑢 𝑎𝑙𝑒𝑚𝑑𝑒 𝑒𝑛 𝑐̧𝑜𝑘 𝑟𝑎𝑦𝑖ℎ𝑎'𝑦ı 𝑠𝑒𝑣𝑑𝑖𝑚," 𝑑𝑒𝑑𝑖 𝑚𝑒𝑣𝑙𝑢̈𝑡 𝑘𝑒𝑛𝑑𝑖 𝑘𝑒𝑛𝑑𝑖𝑛𝑒.
ekşi sözlükte entry girer tarzda bir cümle yazmadan önce bir örnek vererek giriş yapacağım. yugoslavya dağıldıktan sonra türkiye’ye göçen arnavutların s…’den b…’ye göçen babamın dükkanına başlarda kızlarını bile alışverişe göndermediklerini, güven oluştuktan sonra göndermeye başladıklarını babamdan işitmiştim. kitabı okudukça ara ara bu hatıra belirdi kafamda. kitapta da önce gelenin sonra gelene karşı şüpheli ve bölgesini koruyan bir tavır takındığını hatta benimsemeyip barındırmak istemediğini, istanbul’un on yıllar içinde sürekli değişip büyürken hangi aşamalardan geçtiğini politikaya da değinerek müthiş bir şekilde anlatmış yazar.
toplumu anlamadığı, oryantalist olduğu, nobel ödülünü ülkeyi kötülediği için aldığı söylendiği ve “poğaçacı” dedi diye eleştirildiği halde ben yazarın kalemini çok beğeniyorum ve bu toprakların insanını abartısız söylüyorum ahmet hamdi tanpınar kadar başarılı yazdığını düşünüyorum. baş karakterlerimiz mevlüt ve rayiha’nın hikayesi etrafında istanbul’un hikayesi daha güzel yazılamazdı…