Oluş hakkında ya da ruhsal durumlarımızın yaşam şartlarımız ve karşılaştığımız olaylardaki gücü hakkında hiçbir şey bilmeden, tüm hayatımızın elimizden kayıp gitmesinin ne kadar anlamsız olduğunu fark ettim.
Kendimizi bilmezsek, gelişimimizi mahveden ve bizi temel eğilimlerimizi şiddetlendirmeye iten durumların, telkinlerin ve hatalı inançların oyuncağı oluruz.
Kafanın üstünde duruyor ve özgürlük ülkesine doğru dans adımlarıyla gittiğini sanıyorsun. Kabusundan uyanacaksın, küçük adam ve kendini çaresiz yerlere serilmiş bulacaksın.
Çünkü, verilen yerde çalıyor ve yağma edilen yerde veriyorsun. Düşünceyi, özgür ifade ve özgür eleştiri hakkını, çene patlatmak ve kötü fıkralar anlatmakla karıştırıyorsun. Sen eleştirmek, ama kendin eleştirilmemek istiyorsun ve bu yüzden, parçalanmış, perişan olmuşsun. Kendin bir saldırıya uğramadan, saldırmak istemek, senin özelliğin. Bu yüzden, durmadan pusudan ateş açıyorsun.