Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
uzun bir aradan sonra göğe bakmak gibisin.
uçurtmalar
Rüzgar çıktı. Bir çocuk başı gibi oynak, afacan bir rüzgar. Etra­fında güneş kadar temiz, ay kadar donuk bir sessizlik var. Emirsultan'da bir tek, Yeşil'de bir sürü, Pınarbaşı'nda yüz­lerce ipleri görünmeyen uçurtmalar ... Ovada Nilüfer ve taşköprüler. Gök, kırık, titrek bulutlar içinde. Hey, uzak, beyaz bulutlar gibi titrek, kırık göğüslü Bur­sa çocuğu! Rüzgar çıktı; başım gibi oynak, afacan bir rüzgar. Uçurtmanı çıkar. Uçurmanın tam vaktidir. Gök bahtiyar, rüzgar kıskanç, güneş hasretle dolu; Uçurt­malar, birer çocuk ruhudur. Ben bir kuş olsaydım! Yükseklerde uçan bir kuş ... Kanatları­nı germiş, gölgesinin düştüğü yerden bihaber bir kuş ... Uçurt­maları gagalar mıydım? Ben bir kuş olsaydım! Ufacık bir kuş, uçurtmaları acaba nerden seyrederdim? Çınarın üstünden mi? Yoksa yukarlar­dan, atmacalardan korkmayarak daha yukarlardan, uçurtma­ların üstünden mi? Ben bir kuş olsaydım, kınnapların sarkmış, gevşemiş mün­hanisinden denize atılmış kaypak taşlar gibi seker; uçurtma sahiplerinin sedef düğmeleri çözülmüş göğsüne girer, oradan ot, tere, ceviz, böğürtlen, fındık yaprakları kokan yerden başı­ mı çıkarır, uçurtmaları oradan seyrederdim. Milliyet, 9 Aralık 1929
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
Sayfa 1063 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
DOLAPDERE
İstanbul'un semt adları yok mu? Bayılırım onlara. Ne güzelleri vardır. Yalan da olsa, yanlış da olsa, bu semt adlarından insa­nın muhayyelesine bir şeyler üşüşür. Başka yönlerden gelmiş anılar kaynaşıverir içimizde. Bir filmdir başlar dönmeye bey­nimizin karanlığında. Dolapdere'de bostanları sulayan dolabı gözümüzü kapa­madan da görüyoruz: Sıra sıra bostanların kuyuları, kocaman kovalar, gözlerine mendil bağlanmış bir emektar beygir, bir gıcırtı, kovaların deliklerinden durmadan düşen su, zincir şı­kırtıları, dolap beygirinin adaleleri, tahtadan olukların arklara gönderdiği sularda ışık ve güneş oyunları, atın duraklayışı, hızlanışı, bahçıvanın hooo sesi, çıplak ayaklı bir Arnavut kı­zının pespembe topukları, burma kırmızı bıyıklarında hıyar çekirdekleri, Sigara dumanları, tütün ve hiddet tutuşan bir elli­lik bahçıvan, kuyruğu havada düşmanca dönüvermiş, sırtının tüyleri diken diken, burnu ağzı kapkara, ıpıslak, dili bir eski zaman pembesi ile pembe bir acar, edepsiz dişi köpek ... Bu semtlere Beyoğlu'nun ta garaja kadar her sokağından inebilirsiniz. Ben en şairanesini seçtim. Elmadağı'ndan indim.
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Sayfa 949 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi Yayınları, Alemdağı'nda Var Bir YılanKitabı okudu
Cezayir Mahallesi
Üçle dört arası Beyoğlu'nun bu kahvesi pek tenhadır. Sokak da tenhadır ya: Sinemalar, mektepler, daireler alacağını almış; sokağı parasız avarelere, kahveyi de bize bırakmışlardır. Biz kahvedekiler avare değil miyiz? Avare olmasına mis gibi, bal gibi avareyiz ya; biz ümitsiz avareyizdir. Halbuki dışarda­kilerin daha ümidi vardır. Sittin senenin, ta benim gençliğimin orospusunun bile ümidi vardır: Belki bir enayi eser de onu bir locaya götürür.
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
Sayfa 763 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey” dedikten sonra “Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor” dediği öykü; Alemdağda Var Bir Yılan (1954)
Reklam
Bu Senenin Meşhur Karakışı Cinayeti
Sokağa çıktım. İçimde hakiki bir melal vardı. Başım dönü­yor, ellerim terliyordu. İnsanlara bakıyordum. Her mevsimde birbirlerini sevmek için yaratılmış bu bazan meyus, bazan şen, bazan gürültücü, bazan melankolik geçip giden kalabalıktan hiçbirinin kendi gibi sakalları büyüyen, kendi gibi gülen ve ağlayan, kendi gibi hislenen ve sevişen bir mahluku öldüreme­yeceğini, bu mahkeme salonunda gördüğümün nesli tükenmiş bir insan numunesi olduğunu düşünüyor; hiç kimseye, ama hiç kimseye, kendisinin her hususta eşi bir mahluku öldüreceğini isnat edemiyorum.
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
Sayfa 1026 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi Yayınları, Mahkeme KapısıKitabı okudu
Eleştirmeci Falan Filan
Eleştirmeci edebiyata pek lüzumlu bir şahsiyettir. Burası inkâr edilemez. Ama, sanatçı için dünyanın en manasız, en çekinilecek insanıdır. Hem eleştirmeci diye bir şey de olamaz. Ne demek safi eleştirmecilik. Bir eleştirmeci ya fikir adamıdır, ya felsefe adamıdır ya başkalarının yazısından düşünceye da­lan adamdır. Çoğunca da ikinci derecede bir sanatçıdır. İkinci derecede bir sanatçı bir kuralar âleminden çıkıvermiş adamı anlayamaz. Poe'yu Baudelaire keşfetmiş, Balzac'ı Hugo sevmiş, Stendhal'i, Balzac ve Merimee takdir etmiş, Rimbaud'yu Ver­laine bulmuş, Baudelaire'i galiba yine Hugo pek severmiş. Za­manımızda da öyle. Bugünkü genç Fransız muharrirlerinden birçoğunu Gide bulmuştur. Sartre bulmuştur. Sanatçıyı sanatçı keşfeder. Eleştirmecinin bunda hiçbir rolü olamaz. Şimdiye kadar da olmamıştır.
Sayfa 1419 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi Yayınları, Vatan, 7 Şubat 1954Kitabı okudu
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.