Ben çoğu şeyi neden içime atıyorum? Kendime sürekli soruyorum ama bir cevap bulamıyorum. Neden susuyorum gerçekten ben? Ses bana aitken, sesin ta kendisi benken, ses bana armağanken neden susuyorum? Neden mahkumum sessizliğe?
Susmamız gereken yerde hararetle konuşmamız, konuşmamız gereken yerde sinsice susmanızdı belki de bizi bitiren.
Şimdi anlıyorum ki konuşmadıklarımız bizi konuştuklarımızdan daha çok anlatıyormuş.
Kulakları sağır eden bütün çığlıkların ardından sükûnet...
Evhamların, vesveselerin, acıların ya da çıkmazların en sonunda sükûnet...
"Sükunet ya Yunus! Ölülerden maksat mezardakiler değil, Hakk'tan habersiz yaşayanlardır. Elinde yok et, Hakk'ı ihya et!
Yunus'u yeniden doğur! Keremli zamanda, keremli kavme katıl!" dedi, Hünkar Hacı Bektaş Veli.
"İnsan odur ki, sabrıyla arkadaş ola. Teni İsmail, Fikri ise ibrahim'e su taşıyan karınca ola!" Cümleden sonra geri yaslandı; "Harika bir söz!" dedi
Bu soyuq sükutda nə böyük əzəmət var! Bu sükut nələrdən danışmır ki? Bu mütləq dinclikdə nə gözəllik, bu ətalətdə nə böyük güc var: bütün keçmiş hələ ondadır, gələcək də ondan başlayır.