Yeni kitle iletişim araçları sayesinde önceden görülmemiş sayıda, birbirine rakip ideolojik iddianın ortaya atılması, başka insanların ağzından çıkan sözlerin bu kadar hacim tutması, karakter denen şeyi bir tür kültürel vantrilokluğa dönüştürmüştü. İnsanlar, başka insanların fikirleri yüzünden acı çekiyor ve bir daha da kendilerine gelemiyorlardı. Birey, sadece bir teşhis edilebilir sesler repertuarı, yeni söz dağarcıklarından oluşma bir kolaj haline gelmekteydi.
"Tamam ama ya sosyal medyanın yarattığı bilgi kirliliğine ne diyeceksin?" diye soruyor. "İnsanları yalnızlaştırıp mutsuzlaştırıp pasifleştirmesine? Şu anki sosyal medya tablosunda herkes aşırı zengin, aşırı mutlu. Söyler misin, hayatı filtrelerle yaşamanın ne kadarı gerçek? Ben gündemi elime gazetemi alıp okuyarak takip etmek, bir arkadaşımı özlediğimde arayıp sesini duymak, yüzünü görmek istiyorum. Değer verdiğim insanların doğum gününü Facebook'tan öğrenmek yerine hafızama kazımalıyım. Gezdiğim yerlerin, yediğim yemeğin, gördüğüm manzaranın sadece ve sadece bana özel kalmasını istememin nesi garip ki?"