"Ayrı ayrı dillerdeki sesler, sana yalvarır bütün ihtiyaçlarını senden isterler. Benim senden dileğim cesedim çürüyüp yok olduğu ve insanların beni unuttuğu sırada senin unutmaman ve beni terk etmemendir."
Dilim kalbine isyandır,
Bakışlarım güzeliğine yakarıştır,
Ellerim elerine dokunuşuna özlemdir...
Dizelerim kalbine şiir olmuş,
Irak kalan hasretim sana zindan olmuş,
Sonra cennette baba, anne, kardeş ve benzeri bazı akrabalarını olduğunu hatırlarsın, yanık bir kalbden yükselen hüzün dolu bir sesle onlara şöyle seslenirsin:"Ey anneciğim! Ey babacığım! Ey kardeşim! Ey dayıcığım! Ey amcacığım! Veya ey kız kardeşim! Ne olur bir yudum su! Onlarda sana red cevabı verirler. Böylece ümidini boşa çıkartmalarından ve aziz ve celil oaln Rabbinin sana olan gazabından dolayı onların da sana öfke duyduklarını görmenin hasret ve üzüntüsünden kalbin parçalanır. Bunun üzerine dünyaya seni geri göndermesi ümit ve dileğiyle hemen feryat ederek Allah a sığınırsın.
Dili ne olursa olsun, müminin duası silahıdır.
Bilhassa
Şu zamanda! Zaten başka neyimiz kaldı ki!
"Rabbim! Rabbim!" demenin zevkine ermeliyiz. Dua apayrı bir ibadettir.
Biz onun neresindeyiz?