İran edebiyatının önemli isimlerinden Sadık Hidayet'in ünlü eseri Kör Baykuş, bir süredir merak ettiğim bir kitaptı. İnce olduğunu görünce hemencecik bitiririm diye aldım fakat okurken pek öyle olmadığını söylemeliyim. Coğrafi anlamda bize yakın olan bir bölge ve toplumla ilgili bir şeyler okumayı genelde samimi bulurum. Tanıdık olaylar görmek
Kısa kitaplara olan hayranlığımla,hepinize merhabalar :)
Kitabı okulda açtım,korka korka,ne olacağını hiç bilmeyerek.Başladım,ağır aksak,anlaya anlaya,sindire sindire okudum.Karanlık hislere,kitaptaki karakterin-kendi deyişimle yazarterin-boşluğuna,kah baykuş olarak,kah kör olarak,içlerime doğru yolculuğa çıktım.Hayal etmedim,kitabı yaşadım.Bu
Gerçeküstücülüğe dokunan öğeler, felsefi yoğunluk, şiirsel tat, özgün ve yenilikçi kurgu, zamansızlık ve tanrısızlık... Behçet Necatigil'in tertemiz çevirisinin de yatsınamaz etkisiyle büyük keyifle okudum. Okuma boyunca Nietzsche'nin en başta ebedi tekerrür olmak üzere (hayır, hayat, yorucu ve hep aynı, yeniden başlıyordu- sf.58), ağırlık-hafiflik, metnin yorumu olarak görülen gerçekler ve hayat, ahlak illeti gibi birçok görüşünü yoğun olarak hissettim.
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
çok övüldüğü ve gerçek ile hayal arasındaki köprüyü güzel kurduğu için okumayı tamamladığım ancak anlattığı zihniyet nedeniyle bana keyif vermemiş bir öykü oldu.karakterin dinler ile ilgili bazı tespitlerini etkileyici buldum.'Ne malım var kadıya verecek,ne dinim var şeytana verecek' atasözünü de öğrenmiş oldum
--SPOİLER---
kitabın ilk kısmındaki
Birkaç gün önce bana bir dua kitabı getirdi, üzeri bir karış tozla kaplı. Ama ne bu kitap, ne de o aşağılık adamların elinden kafasından çıkmış başka kitaplar, yazılar, düşünceler giderdi derdimi. Onların o yalanlarına, o saçmalıklarına ne ihtiyacım vardı? Ben kendim geçmiş nesillerin toplamı değil miydim, onların tecrübeleri bana miras kalmamış mıydı? Geçmiş bende, benimle birlikte yaşamıyor mu? Ama hiçbir vakit ne mescit, ne ezan, ne abdest, ne ağız çalkalamalar, ne de kendisiyle Arapça konuşmamız gerekli tek kudretli,yüce ve mutlak varlık karşısında dürüst ya da hilekar olmak beni etkilemedi.
Birkaç gün önce bir dua kitabı getirdi bana, üstü bir karış tozla kaplı. Yalnız bu dua kitabı değil şu ayaktakımının yazıp ürettiği hiçbir fikir, hiçbir kitap derdime derman olamaz. Onların yalanlarına, riyakârlıklarına ihtiyacım yoktu! Ben geçmiş zaman zincirinin son halkası değil miydim? Onların tecrübe ederek öğrendikleri, bana miras kalmamış mıydı? Geçmiş, bizzat ben değil miydim? Ama hiçbir zaman ne mescit, ne ezan sesi, ne el yüz yıkayıp ağız çalkalamak, eğilip doğrulmak; ne de kendisiyle karışıp bir olmak için Arapçanın gerekli olduğu yüce kâdri mutlak karşısında olmak etkiliyordu beni.
Ama hiçbir vakit ne mescit, ne ezan, ne abdest, ne ağız çalkalamalar ne de kendisiyle Arapça konuşmamız gerekli tek kudretli, yüce ve mutlak varlık karşısında dürüst ya da hilekar olmak beni etkilemedi.