Niçin, niçin korkuyorsun? Senden, yani hayattan büsbütün ayrı bir şey diye mi? Fakat bu aptallıktır. Onun bizden farkı, bizim ondan farkımız nedir ki? Hiç... Bak, eğil de bak... Bu dişler yok mu, bu muntazam dişler, onların arasından, şimdi bizim konuştuğumuz şeylere benzemeyen ne tatlı sözler çıkardı bilsen... Düşünüyor musun ki bakmaya tiksindiğim bu dişleri görebilmek için onun tebessüm etmesi nasıl sabırsızlıkla beklenirdi? Tahmin edebilir misin ki, boğazına dolanarak seni boğacakmış gibi korktuğun bu saçların güneş altında ne hayat dolu parlayışları vardı. Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu laf söyleyen ağzım nasıl benimse o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu. Onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki ondan korkmak için ancak bir insan kör ve düşüncesiz olunmalıdır.
Bir dağ yıkılıyor ah içerimizde
Bir çiçek büyütmüşüz saksıya sığmaz
Ne sevmekten korkmak, ne zulümden korkmak
Bize yakışmaz
Ne sevmekten korkmak, ne zulümden korkmak
Bize yakışmaz
Söyle bir kırık hava döneyim
Turna uçsun içimde
Ben seni nasıl sarıp, nasıl seveyim
Hayalimde düşümde 🎶🎶