Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ana gâye bir binanın proje ve planını hazırlamak, halka da buna göre bina yapmalarını bildirmek ise, bu durumda binanın bütün bölümlerini gösteren ayrıntılı projeye ihtiyaç doğar. Ama görevli bir mühendis genel imâr plânını da gözönünde bulundurarak işi ele alırsa, bu mühendis söz konusu binayı mevzuata uygun şekilde inşa edecektir. Böyle bir durumda, bizim gözlerimizi mühendisten ve onun yaptığı binadan uzaklaştırarak, dikkatlerimizi projenin detaylarını araştırmaya vermemiz ve istediğimizi bulamayınca da dertlenmeye/şikayet etmeye kalkışmamız çok saçma bir hareket olur. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi, Kur'ân-ı Kerîm bir detaylar kitabı değil; prensibler ve küllî kaideler/kurallar kitabıdır. Onun gerçek işlevi, İslâm dîninin fikrî ve ahlâkî esaslarını açık ve net bir şekilde ortaya koymak, aklî deliller getirerek, hissî teşviklerde bulunarak bu ilkeleri-kaideleri insanlar arasında yaymaktır. İslâmî hayatın pratik şekliyle ilgili detaylara gelince, Kur'- ân-ı Kerîm, hayatın her cephesini ele alan ayrıntılı kurallar ve yaygın esaslar koyarak insanı yönlendirmez. O, sadece hayatın her farklı alanı için geçerli ana ilkeleri belirler ve bazı noktaları aydınlatan işaret taşları yerleştirir. Bu işaret taşları, o alanda Allah'ın rızasına uygun esasların nasıl tesîs edilebileceğini detaylı olarak açıklayacak noktaları gösterir.
İmam Şatıbi (Rahimehullah) Muvafakat isimli eserinde şöyle diyor: "Bir mesele hakkında genel bir kural sabit oldu mu, kişisel bazı olayların veya hallerin ona muhalefet etmesi genel hükmün üzerinde bir etki oluşturmaz. Bunun delili de şunlardır: a) Çünkü kurallar katı hükümlerle kesinlik kazanmıştır. Bu yüzden biz hep, genel ve kesin usul kaideleri ile konuşuruz. Şahsi olaylar ise, zanna ve vehme açıktır. Zannî bir mesele kesin bir kuralın karşısında duramayacağı gibi ona muhalefet de edemez. b) Kurallar katî delillere dayandıkları için başka bir ihtimal taşımazlar. Kişisel olaylar ise, ihtimallidir. Göründüğünden çok farklı bir manaya gelebilir veya göründüğü gibidir ancak bu ana kaideden istisna edilmiş bir durum olabilir. Bu haliyle zannî bir olay genel kaideyi geçersiz kılamaz. c) Şahsi olaylar cüz'î (kısmi) meselelerdir, kaideler ise küllî (genel geçer) hükümlerdir. Cüz'î olan bir mesele, küllî olan bir hükmü iptal edemez.
El-Muvâfakât (İslamî İlimler Metodolojisi) 4 Cilt
El-Muvâfakât (İslamî İlimler Metodolojisi) 4 Cilt
Reklam
176 syf.
·
Puan vermedi
Ahmed Cevdet Paşa Gibi Kimselerin Gerekliliği
Eser temel olarak 3 bölümden oluşuyor.  Ahmed Cevdet Paşa'nın biyografisi, mecelle tahlili ve ilk 100 maddenin açıklanması Ahmed Cevded Paşa ( Allah (cc) ona rahmet etsin), bence şu zamanda en çok ihtiyaç duyduğumuz münevverlerden.  Teknik olarak kendini geliştirdiği belli alanlar var ve bu alanlardaki eksikliklerin ne olduğuna dair bir
Ahmet Cevdet Paşa ve Mecelle
Ahmet Cevdet Paşa ve MecelleAhmet Şimşirgil · Ktb Yayınları · 2008228 okunma
·
Puan vermedi
Dünya siyaset şartlarındaki değişme dolaysıyle Osmanlı dünyaya nazaran bir parça (bugünküyle mukayese edilir gibi değil) geri düşünce* bu geri kalmışlığı güya telafi etmek amacıyla girişilmiş olan inkılap hareketleri ilk defa tanzimatla su yüzüne çıkmıştır. Su yüzüne çıkan bu batılılaşma hareketinden sonra ‘’ilerici’’ şahıslar birtakım Fransız kanun-i medenisini alıp tercüme ederek Türkiye'de tatbik etmek istiyorlardı. Çünkü islam hukukunda kanun yoktur içtihadlar vardır. Bu içtihadlar da teşvik edildiği için (çünkü bir müçtehid içtihadında isabet ederse iki sevab etmezse bir sevaba nail olur emri vardır) islam hukuku dünyada hiçbir hukukun eline su dökemeyeceği ölçüde genişlemiştir. Bunun içinden çıkamayınca eslem olan maslahatlardan en iyi olanı bir kanun metni yerine koymak yerine ucuza ve kolaya talip oldular bunun neticesinde Fransız kanun-u medenisini 1860'larda alıp Türk milletine tatbik etmek istediler. Büyük hukukçu
Ahmed Cevdet Paşa
Ahmed Cevdet Paşa
buna karşı çıktı ve islam hukukundan da böyle bir kanun metni yapılabilir dedi.
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye Küllî Kaideler Şerhi
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye Küllî Kaideler Şerhi
böyle vücuda geldi. Lakin mecellenin hükümleri topladığı içtihadlar itibariyle ekseriyetle hanefi fukahasındandır. Ama mecelleye şafi olan bir mü’min de mecburdur. Neden ? Çünkü halifenin iradesiyle o emredilmiştir. Bunun manası çoktur. Bir içtihad umum müslümanlar için mabihil iktida (yani uyulması gerekli bir kaide) olmaz. Her insan kendi içtihadında hürdür. Bu İslamda hürriyetin tabi bir icabıdır.
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye Küllî Kaideler Şerhi
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye Küllî Kaideler ŞerhiMehmed Âtif Efendi, Kuyucaklızâde · Hikmet Evi Yayınları · 20202 okunma
Osmanlı Devleti önce Amerika'da gerçekleştirilmiş şimdi de "Avrupa Birliği" teşebbüsü ile gerçekleştirilmeye çalışılan "çok uluslu ve çok kültürlü birliktelik"in târihte ilk ve en mükemmel örneğidir. Bütün bu durum bir olgunluk ve mükemmellik sebebi sayılmaktadır. Zîrâ o, tam mânâsı ile bir "hukuk" devleti idi.
Sayfa 116Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Bu kitap, Kurânı usulüne göre anlamak için ortaya konan tefsîr kural ve kâideleri türü bir çalışma olmayıp, mevcud Kurân tefsîrlerinden daha fazla istifade etmeye yönelik kâideleri bir araya getirmeyi hedeflemektedir. Zira Kurânın anlaşılması hakkında kaleme alınan tefsîrlerden daha kapsamlı istifade edebilmenin bir yolu da mevcud tefsîrler hakkında hazırlık kabilinden bilgi sahibi olabilmektir. Bunun için ortaya koymaya çalıştığımız kâideler son derece önem arz etmektedir. Bu kâideler, mayası Kurân olan hamurun mahiyetini tanımaya yardımcı olurken aynı zamanda tefsîrlerde yer alan bilginin hususiyetini, ilmî niteliğini, şerî vasfını değerlendirme imkânı da sunmuş olacaktır. Tefsîr okuyacak kimse bu kural ve kâideleri bilmeyecek olursa tefsîrler hakkında beklentisini karşılayamayacak, dolayısıyla Kurânın vermek istediği mesajı kavrayamamış olacaktır. Kitabın birinci bölümünde, ana konuya hazırlık olması maksadıyla Tefsîr ilmi hakkında genel bilgiler ele alınmış, ikinci bölümünde ise, tefsîr okuyucusu için gerekli gördüğümüz küllî kâideler, maddeler halinde zikredilmiştir.
Tefsir Okumalarına Giriş Külli Kaideler
Tefsir Okumalarına Giriş Külli KaidelerA. Cüneyt Eren · Ensar Neşriyat · 20133 okunma
Reklam
İSLAM HUKUKUNDA İCTİHAD Hayrettin Karaman -Müellif:Nasların bulunduğu yerde yapılan ictihad;onları anlamak,tercih ve tatbik etmek için yapılmıştır.İctihad iki farklı sahada cereyan etmiştir.1-Nasların bulunmadığı yerlerde kıyas,istihsan,maslahat,istishab v.b yollar ile 2-Nasların bulunduğu yerlerde onları anlamak,sözlerin maksud ve medlullerini
MECELLE ve KÜLLÎ KÂİDELER
– “Küllî kâidelerin bazıları hadîs-i şerîflerden alınmıştır. Bazıları Sahâbe-i kiramın sözlerine dayanır. Tâbiîn ulemâsına ulaşan küllî kâideler de vardır. Hanefî mezhebinin kurucularından İmam Muhammed’in kitablarında da çok sayıda küllî kâideye rastlamak mümkündür. Meselâ “Ücret ile damân (tazminat) müctemi’ olmaz (bir arada bulunmaz)” meâlindeki Mecelle kâidesi (madde 86) İmam Muhammed’in eserlerinden alınmıştır. Bu küllî kâidelerden ancak 100 tanesi Mecelle’ye alınmıştır. İslâm Hukuku’nun küllî kâidelerinin bunlardan ibâret olduğu söylenemez. Bu maddeler dışında da küllî kâideler vardır. “Hüküm işin başlangıcına izâfe olunur”, “Hüküm zâhire göre verilir”, “Rızâya ilm, hürmeti nefy eder”, “Şart-ı vâkıf, nass-ı şâri’ gibidir”, “Kesret-i ilel ile tercih vâki’ olmaz”, “Cem’-i müleffak bâtıldır” gibi başka çok küllî kâide bulunmaktadır. Ama Mecelle’de 100 tanesinin tedviniyle yetinilmiştir. Bunlardan farklı mahiyetteki birincisi sayılmazsa, geride 99 madde kalır ki, Mecelle’yi hazırlayan heyetin, esmâ-ı hüsnâ (Allah’ın isimleri) sayısı olan 99 ile teberrük ettiğini, yâni bereketlenmek istediğini söylemek mümkündür. Mecelle’nin ilk 100 maddesinden ilki diğerlerinden tamamen farklı olup, burada fıkıh ilmi tarif edilmektedir. Diğer 99 maddeden her biri yekdiğeriyle yakından alâkalıdır. Bazıları bir maddenin çeşitli unsurları gibidir. Bazıları ise birbirinin istisnâsıdır. Bazıları neredeyse birbirinin aynısıdır. Fakat aralarında nüanslar vardır. Bu sebeple her birkaç kâide aynı başlık altında ele alınabilir.”
KETEBE Yayınları
#Olması Gerekeni Anlatan Maddeler#
Mecelle’nin ilk yüz maddesi ise kavâid-i külliye(külli kâideler)denilen umumî hukuk prensipleridir.Hükümlerin fıkıh kaynaklarından nasıl çıkarıldığını bildirir.Olması gerekeni ifade eden ve Avrupa Hukukunun,pek çok mücadeleden sonra varabildiği hükümlerdir.Eski hukukçuların neredeyse ezbere bildikleri bu yüz madde,bugün dahi hukuk mantığı ve tefsiri bakımından gününüz Hukukçularına kıymetli bir kaynak teşkil etmektedir. Bir işten maksat neyse,hüküm ona göredir;şek ile yakın zâil olmaz.(Şüphe ile iyi bilinen şey bozulmaz). Berâet-i zimmet asldır.Suçsuz olmak esastır.) Meşakkat teysırı cezbeder.(Zorluk kolaylığı çeker.) Zarûretler memnû olan şeyleri mübah kılar.(Zaruret yasağı mübah hâle getirir.)...
Sayfa 47 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"Müslümanlarda istibdad zamanlarından kalma bir âdet vardır: Şerî kanunları kıyamete kadar gidecek, beşer hayatını düzenleyecek zannederiz. Fakat hangi şerî kanunlar? "Lâ yünkeru teğayyuru'l-ahkâm bi teğayyuru'l-ezmân" gibi küllî kaideler. Yoksa tatbikât değil."
Sayfa 4 - Celal Nuri İleri. *Latinize edilmiş Arapça cümlenin tercümesi: "Zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz."Kitabı okudu
Reklam
Sarih akılla sahih nakil arasında çelişki olmaz. Nas ile sarih akıl arasında çelişki tezahür ettiğinde, imkân el verdiği ölçüde çelişkiyi izale edecek şekilde nassı tevil etmek gerekir. Eğer aralarında cem yapmak mümkün değilse, ya akıl sarih değil veyahut da nakil sahih değildir. İmam İbn Teymiyye (728/ 1328) şöyle der: “Sarih akıl daima Hz.
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.