Kan parası, dehşet verici bir deyim ama herkesçe kabul edilmiş. İnsan öldürmenin bazı durumlarda meşru kabul edildiği bir ülkede, öldürürsün, gerekirse kan parası verirsin, kurbanın ailesiyle el sıkışıp yolunuza gidersiniz. Öldürmenin meşru ve haklı sayıldığı haller ise vatan uğruna, namus uğruna, kan davası uğruna, futbol takımı uğruna, parti uğruna öldürmektir, bunun dışındakiler ayıp sayılır. Tabii bir de kaderde insanın alnına yazılmış olan kazalar var. Ehliyeti olmadan araba kullanan, yaya geçidindeki kadını ezip öldüren genç bile belediye başkanı olan babasının gücüyle burnu kanamadan sıyrılıyor bu işten. Eski tarihli bir ehliyet düzenleniyor, yaya geçidindeki kan alelacele temizlenerek kaza raporu yeniden yazılıyor; yaya geçidindeki kaza geçit dışına çekiliyor, kurban sanki arabanın önüne aniden atlamış gibi bir tutanak tutularak, suç bütünüyle ona yükleniyor, oğlan kurtarılıyor. Olan gidene oluyor her zamanki gibi. Burası İstanbul ve Bizans’tan bu yana güçlülerin borusu ötüyor; hem de bu borunun, surlardan mı, minarelerden mi üflendiğinin hiçbir önemi olmadan.