Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
#alıntı (s. 11)
Afrikalı Leo anlatıyor: “Ben, Hasan, tartıcıbaşı Muhammet'in oğlu, ben, Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papanın vaftiz ettiği ben.. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim. Avrupalı da, Arabistanlı da değilim. Bana Granadalı, Faslı, Zeyyath da derler, ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan
Terziler Geldiler
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle. Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin. Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir
Reklam
Cennet kokulu bir bebek...
O kadar cennet ki, sizi yaşadığınıza inandırır... İnsan o masumiyeti ve savunmasızlığı gördükçe gözyaşlarına boğuluyor. Çünkü korunmasız, kendi ailesinden bile zarar gören bebekler geliyor aklınıza. :( Dokunmaya kıyamadığınız o pamuktan kolların, parmakların maruz kaldığı şiddeti düşündükçe içinizde ki masal köşkünün çatısı akmaya başlıyor. Sizden tebessümü öğrenmesi gereken o yanaklar, acıyla gerilmeye başladığında, dünya güzeli gözler ağlamaktan kızardığında, gündüzün tam ortasında güneşinizin boyası akmaya başlıyor... Sonra ne mi oluyor? Kuş cıvıltıları içinde yepyeni bir gün başlıyor, taze krep kokusu, ılık mama çalkantılarının sesine karışırken, gazete haberlerini okuyan spiker, bir depremden, bir tsunamiden daha önemsizmiş gibi şu haberi okuyor; "3 yaşındaki S. A bebek, evinin önünden kayboldu..." ...
Kaşanlıyım fena sayılmaz yaşamım… bir parça ekmeğim, bir parça zeka, iğne ucu zevkim var bir anam var yapraktan daha iyi dostlarım var akan sulardan daha hoş ve bir tanrım var buralarda bir yerde bu şebboyların arasında, bu uzun çamın altında suyun bilinci üzerinde, yasasında bitkilerin. ben Müslümanım kıblem bir kızıl gül namaz yerim pınardır,
Bir Soyguncunun Yüzü Artık yüzün Yaşlı bir adamın yaşlanmaya başlamış yüzü, Uzun süredir yolcuların inmediği Bir hanı andıroyor gözlerin. Kanlı, akıtan bir sevgiyle örtmüştük yeraltını, Durgun bir sevgiyle açacağız gökyüzünü,
Artık yüzün Yaşlı bir adamın yaşlanmaya başlamış yüzü, Uzun süredir yolcuların inmediği Bir hanı andırıyor gözlerin. Kanlı, akıtan bir sevgiyle örtmüştük yeraltını, Durgun bir sevgiyle açacağız gökyüzünü, Senin yüzün
Reklam
Ve Mona Roza Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle. Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin. Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen
-bir el ve dağ busesi-
İnsana dair bir ışıltının sönük vermesi mi ümitvar olmamak? Bir rıhtımın dibindeki o saraltıyı es geçmek mi yoksa? Bakmak mı yoksa en yakın çığlığa yavaş yavaş? Basıp geçmek mi en kült halıların tabanına? Yassı bir boynun taşımak istediği çokça yük müdür acaba? Sası bir kokuşmuşluğu tebliğ etmek mi toplumsal çöküşe? Tekmil getirip nizamdan
Terziler Geldiler
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle. Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin. Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.