Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yiğitcan

...2012'de Alman Futbol Federasyonu'nun gençlik gelişim programı direktörlüğüne getirilen Schott da yaptıklarının ''Temel taşları yerlerine koymak'' olduğunu ve ilerleyen yıllarda, kurdukları sistemin sürekli geliştirildiğini söylüyor ve ekliyor: "Ama 1998'de yeni bir şey icat ettiğimizi iddia edenlere katılmıyorum. Almanya'da halihazırda gençlik gelişim programları mevcuttu. Biz bu programları geliştirdik. Aynı geçmişte olduğu gibi, gelecekte de zeki insanlar var olacaklar. Mesele bu zeki insanların fikirlerini hayata geçirebilecekleri pozisyonlarda olmaları. Bunun için de biraz şanslı, daha doğrusu doğru zamanda doğru yerde olmanız gerekiyor. 1998, 2000 ve 2006'da Almanya'da olmamız da bizim şansımızdı."
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Avrupa Adalet Divanı'nın 1995 yılında aldığı Bosman kararı ile Avrupa Birliği içinde oyuncuların dolaşımı serbest bırakılmış, bu da milli takımlar arasındaki kalite farkının azalmasına yol açmıştı. Artık ''küçük'' ülkeler bile milli takımlarının ilk on birlerinin tamamını Avrupa'nın en iyi liglerinde top koşturan oyunculardan kurabiliyorlardı. Avrupa'nın elit kulüplerinde kullanılan antrenman teknikleri tüm kıtaya yayılmış, bu da eskiden ''küçük'' takımlar olarak adlandırılan ülkelerin, teknik, fizik ve taktik bakımından ''devler''e yaklaşmalarını mümkün kılmıştı. Uzun zamandır Alman futbolunun en büyük dayanağı ülkede fizik kondisyonu yüksek, iyi futbolcuların fazlalılığıydı. Bu bolluk ülkede oyuncuların yeteneklerini veya taktiksel sistemleri geliştirecek yöntem arayışlarını ikinci plana itmişti. İşte bu sebepten dolayı, ''küçük'' ülkeler ile ''devler'' arasındaki performans seviyelerinin birbirlerine yaklaşması, Alman futbolunu iki koldan olumsuz olarak etkiliyordu. Bir yandan küçük ülkeler toplu oyunda en az Almanya seviyesine çıkıyorlar, bir yandan da Bundesliga'da top koşturan oyuncuların milli takım havuzundaki oranı (yaklaşık on yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde) yarı yarıya azalıyordu.
Matematik ve beden öğretmenliği formasyonlarını tamamlamış olan Hitzfeld için takım inşası her şeyden önce psikolojik bir süreçti. Onun için bir futbol takımı en az bir Formula 1 yarış arabası motoru kadar karmaşık bir mekanizmaydı:''Bayern bir Ferrari motoru kadar hassas bir makine - hiçbir detayın gözden kaçmaması gereken, en ufak bir hatayı bile kaldıramayacak bir makine.'' Hitzfeld'in takımları aynı zamanda çok katı hiyerarşiler üzerine inşa edilirdi: Tepede bir ya da iki lider, ortada çalışkan oyuncular ve son olarak kendilerine verilen emirler harfiyen yerine getirmeleri beklenen gençler ve rotasyon oyuncuları. Onun yönettiği takımlar, birliktelikleri, sağlam savunma anlayışları ve çalışkanlıkları sayesinde aralarında Alman futbolunun temsil ettiği her şeyin tam tersini temsil eden, yani bireysel oynayan ve savunma yapmaktan haz etmeyen bir grup yıldızın bir araya geldiği Real Madrid, nam-ı diğer Galacticos'un da yer aldığı, kendilerinden daha yetenekli takımları birçok kez alt etmeyi başardılar. Hitzfeld'in uluslararası başarısı (ki bu başarıda Alman teknik direktörün kullandığı libero sisteminin rolü büyüktü) aslında futbolun geleneksel değerlerinin (koş, savaş ve biraz daha koş) değişen zamana karşı duruşunu sembolize ediyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... "İnsan insana nasıl hükmeder, Winston?" Winston biraz düşünerek "Acı çektirerek," dedi. "Tamam işte. Acı çektirerek. Boyun eğmek yetmez. Acı çekmiyorsa, kendi iradesine değil de senin iradene boyun eğdiğinden nasıl emin olacaksın? Hükmetmek, insanların zihinlerini darmadağın etmek, sonra da dilediğin gibi yeniden biçimlendirerek bir araya getirmekle olur... "
Sayfa 288Kitabı okudu
... Winston, Julia'yla konuşurken, bağnazlığın ne anlama geldiğini azıcık olsun kavramadan bağnaz gibi görünmenin ne kadar kolay olduğunu fark etmişti. Açıkçası, Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması, böylelerine kolayca benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinden istenen iğrençliğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı. Hiçbir şeyi kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı. Her şeyi unutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı, çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
"... Winston birden, çağdaş yaşamın asıl özelliğinin acımasızlığı ve güvensizliği değil, yavanlığı, donukluğu ve kayıtsızlığı olduğunu fark etti. Yaşamın yalnızca tele-ekranlardan yağdırılan yalanlarla değil, Parti'nin erimeye çalıştığı ülkülerle de hiç benzeşmediğini görmek için çevrenize bir göz atmanız yeterliydi. Bir Parti üyesi için bile, yaşamın çok büyük bir bölümü yansız ve siyasetten uzak, sıkıcı işlerle uğraşmakla, metroda bir yer kapmak için itişip kakışmakla, delik çorapları yamamakla, bir tatlandırıcı tableti için yalvar yakar olmakla, sigara izmaritleri biriktirmekle geçiyordu. Parti'nin erişmeye çalıştığı ülkü, muazzam, dehşetengiz ve heybetli bir şeydi: ürkünç makineler ve korku salan silahlardan oluşan bir çelik ve beton dünyası; uygun adım yürüyen, hepsi aynı şeyleri düşünen ve aynı sloganları atan, durmadan çalışan, savaşan, zafer kazanan, zulmeden bir savaşçılar ve bağnazlar ulusu; hepsinin yüzü birbirine benzeyen üç yüz milyon insan. Gerçeğe gelince; gerçek, karnı karnına geçmiş insanların su alan ayakkabılarıyla dolanıp durdukları, lahana ve hela kokusundan geçilmeyen, derme çatma on dokuzuncu yüz yıl evlerinde oturdukları köhnemiş, kasvetli kentlerdi. "
"Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler"
Sayfa 81 - WinstonKitabı okudu
Talih, soğukkanlı davranandan ziyade kendisini zorlayana güler. Bu yüzden gençlerin dostudur; çünkü onlar daha ihtiyatsız, daha ateşli ve daha ısrarcıdırlar.
Sayfa 153Kitabı okudu
İnsanlar bir zorunluluk yüzünden iyi olma mecburiyeti hissetmedikleri zaman, daima kötülüğe meyilli olurlar.
Sayfa 144Kitabı okudu
İnsan niçin vahşilerden daha üstün hassasiyetlere sahip olmakla övünür ki; bu onları daha kısıtlı varlıklar kılıyor sadece. Dürtülerimiz açlık, susuzluk ve şehvetle sınırlı kalsaydı, neredeyse özgür olurduk; ama şimdi esen her rüzgarla, tesadüfen söylenmiş bir sözle, ya da o sözün anlattığı görüntülerle heyecanlanıyoruz.
Sayfa 105 - Victor FrankensteinKitabı okudu
Reklam
Ekonomide ilk ders kıtlıktır. Buna göre insan ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılan her şey kıttır. Siyasetteki ilk ders ise ekonomideki ilk dersin dikkate alınmamasıdır.
...Cephede Alman kumandanları ve yedek subayı olarak gelen Alman uzmanları aramızdan hiç eksik olmamıştır. Kanal'a giden Alman'ın ismi Fon Kress idi. Kemik yerine sinirden yapılmış bir enerji iskeletini andıran bu zat, bütün çöl harplerinin başında bulunmuştur. Eski Alman Orduları Başkumandanı Fon Falkenhein, galiba, Halep'te toplanan ordularla Bağdat'ı almaya çalışacaktı. O mümkü olmadığı için, Filistin cephesini kendisine verdiler. Fon Kress, Cemal Paşa'nın emrinde idi. Falkenhein ve ondan sonra Liman Fon Sanders, Cemal Paşa'sız kumanda etmişlerdir. Hiçbirinin durduramadığı İngiliz seli, yine bir Türk, fakat bu sefer öz bir kumandan, Mustafa Kemal tarafından Halep aşağısında tutulmuştur. Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunma hattı, Milli Misak'taki Türk sınırı idi.
Sayfa 111Kitabı okudu
Yarın, öbür gün, Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin torunları, Ravza'nın yeşil kubbesine kurşun atacaklar. İstanbul elden gidiyormuş gibi telaşlanarak, size Anadolu'nun bağrından Türk yavruları göndereceğiz. Siz, Peygamber torunlarının ateş ve açlık çemberi içinde, bir hurma kurusu bulamayıp deriniz iskeletinize yapışmış ölürken, Anadolu çocukları iskorpitten çürüyüp düşen ağızlarının yaraları içinde kavrulmuş çekirge çiğnemeye çalışarak, yürekten Hz. Fatma'nın, Hz. Ebûbekir'in, Hz. Ömer'in ve Hz. Muhammed'in sandukalanm savunacaklar.
Siyasi iktidarlar, yanlarında binlerce insan çalıştıran ve yerel siyasette söz sahibi o an bu kişileri düşman etmemek adına Türkiye'nin bugün içinde kıvrandığı verimsiz durumun temelini attılar. Amaç nihai mal üretenlerin maliyetini düşürmek ve yüksek katma değer yaratmalarım sağlamak olmalıydı ama tam tersi oldu. ''Benim kapasitem herkese yetmez
Sayfa 158Kitabı okudu
İki sebepten dolayı enflasyonla mücadele sonsuzluk gibi devam ediyor. Birincisi en önemli derdimiz enflasyon değil gibi duruyor. Çünkü enflasyonun tüketici tarafında yarattığı motivasyon bazı sektörlerin lehine oluyor. Devlet enflasyon sayesinde hedeflenenden fazla vergi topluyor, böylelikle daha fazla harcıyor. Siyasetin iddia ettiğinin aksine
Sayfa 102Kitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.