Hep sözünü ettiği, yakınlık ve samimiyet alışkanlığı üzerine kuruluydu, hayatları bütünleşmişti. Tamamen boş, hiçlik içinde yaşamı tüketiyorlardı. Sözcükler, sözcükler, sözcükler... Sadece bir sürü sözcükten ibaretti bu yaşam. Tek gerçeklik ise hiçlikte.