Aşağıya baktı: caddede insanlar, karıncalar gibi, telâşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan... çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik Selim çıkarsalar aralarından; ne olur bir tane Selim olsa. Elimi sallar çağırırım: koca budala, derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var: hiç bir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye. Pencereyi açtı, aşağı sarktı. Başka kanunlar da var diyorlar. Lavoisier kanununda toplam ağırlık sabit kalırmış. Peki Selimlik? Onu nasıl tartacaksınız? Neden kimse üzerine almıyor bu özelliği? O halde haksızsınız. Bu kadar insan bir araya gelip bir Selim olamıyorsunuz. Gülümsedi. İnsanlar, insanlar... onu da gördük. Pencereyi kapattı.
Lavoisier kanunu var : hiç bir şey yok olamaz durup dururken . Lavoisier kanununda toplam ağırlık sabit kalırmış . Peki Selimlik ? Onu nasıl tartacaksınız ?
“Olmaz , olamaz! Yok olamaz insan . Hareketleri , gülüşü , birlikte yaptıklarımız : nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var : hiç bir şey yok olamaz durup dururken . Kanun adamdan hesap sorar ; nereye gitti , diye.”
Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var: hiç bir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye.
Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var: hiçbir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti diye.
Pencerenin yanına gitti, alnını cama dayadı. Bir süre öylece kaldı. Sonra aşağıya baktı: caddede insanlar, karıncalar gibi, telaşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan... çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olmaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de bir tanecik Selim çıkarsalar aralarından; ne olur bir tane Selim olsa? Elimi sallar çağırırım; koca budala derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier Kanunu var: hiçbir şey yok olamaz durup dururken. Kanun adamdan hesap sorar; nereye gitti diye. Pencereyi açtı, aşağı sarktı.
Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var: hiç bir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye.
Sonra aşağıya baktı: caddede insanlar, karıncalar gibi, telaşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan... çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik Selim çıkarsalar aralarından;
ne olur bir tane Selim olsa. Elimi sallar çağırırım: koca budala, derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier Kanunu var: hiçbir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye. Pencereyi açtı, aşağı sarktı.
Başka kanunlar da var diyorlar. Lavoisier Kanununda toplam ağırlık sabit kalırmış. Peki Selimlik? Onu nasıl tartacaksınız? Neden kimse üzerine almıyor bu özelliği? O halde haksızsınız. Bu kadar insan bir araya gelip bir Selim olamıyorsunuz. Gülümsedi. İnsanlar, insanlar... onu da gördük.
Olmaz ,olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız :nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var :hiçbir şey yok olamaz durup dururken . Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti ,diye.
Bugünkü fiziğin kurucusu İbn-i Heysem'dir. Kimdir İbn-i Heysem desem tabii çoğunluk bu ismi tanımayacaktır. İçimizde çoğumuz lisede ve yüksek okulda fizik okuduk. Fakat İbn-i Heysem'in adı dahi bize öğretilmedi. Ama İbn-i Heysem fiziğin kurucusu, fiziğin babasıdır. İbn-i Heysem, ayrıca bugünkü atom ve molekül nazariyesini getiren insandır. İbn-i Heysem, bu atom ve molekül nazariyesine istinaden kırılma kanunlarını bulan insandır. Eski Yunanlılardan Öklit, kırılma kanunu olarak demiş ki bir prizmadan ışık kırılarak öbür tarafına geçerken ışığın hızı kesilir ve bu kesilen hız aradaki açılarla orantılıdır. İbn-i Heysem, Öklid'in yanlış düşündüğünü, aslında açıların kendileriyle değil, bu açıların sinüsleriyle orantılı olduğunu ileri sürüyor. Bu hızların kırılması, malzemelerin yoğunluklarıyla orantılıdır, diyor. Ve bu malzemelerin içerisindeki molekül nazariyesine istinaden bu hesapları yapıp ortaya koyuyor.
Aynı şekilde fizik ve kimya ilimlerinin kurucusu da yine Müslümanlardır. Örneğin ilk defa atomun parçalanabileceğini söyleyen Câbir bin Hayyân isimli bir İslam âlimidir. Hicrî 2. Asırda yaşamış büyük bir âlimdir. Bugün bize kimya derslerinde Lavoisier Prensibi diye okutulan prensipleri gerçekte ilk kez ortaya o koymuştur. Yer Çekimi Kanununu ilk bulan da yine Hayyân'dır. Ne zaman? Avrupalılardan takriben on asır önce. Câbir bin Hayyân miladî 8. Asrın insanıdır. Hâlbuki Newton prensibinden Avrupa'da ancak 19. Asırda bahsedilmiştir.