Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Herazula

Vahşi Kadın kendi bedeninin tanrısallığını bu ışık altında soruşturabilir ve onu hayat boyu taşımaya mahkûm edildiğimiz bir halter olarak, şımartılmış olsun ya da olmasın, hayat boyu bizi taşıyan bir yük hayvanı olarak değil, sayesinde her türlü şeyi öğrenip bilebileceğimiz bir dizi kapı, bir dizi düş ve şiir olarak anlayabilir. Vahşi psişede beden, kendi başına bir varlık olarak anlaşılır, bizi seven, bize bağımlı olan bir varlık; kimi zaman bizim anne olduğumuz, kimi zaman da onun bize anne olduğu bir varlık.
Reklam
Ancak, psikoloji alanındaki farklı uygulamacıların doğal bedene karşı bu yanlı ve önyargılı tutumu elden ele aktarmaya devam ettiklerini, kadınları sürekli bedenleri üstünde odaklaşmaya özendirdiklerini ve böylece onları verili şekilleriyle daha derin ve güzel ilişkiler kurma şansından yoksun bıraktıklarını söylemek yeterlidir. Bedenlerine ilişkin olarak hissettikleri yoğun kaygılar, kadınları yaratıcı hayatlarından ve başka şeylerle ilgilenme gücünden büyük ölçüde yoksun bırakmaktadır.
Bedenin kabul edilebilirliği ile ilgili acımasız yargılar, kamburu çıkmış uzun boylu kızlardan, cambaz ayaklığı üzerindeki kısa kadınlardan, yastaymış gibi giyinen iri kadınlardan, engerek yılanları gibi tıslayarak dışarı çıkmaya çalışan incecik kadınlardan ve çeşitli şekillerde gizlenmiş daha başka kadınlardan oluşan bir ulus yaratır. Bir kadının doğal bedeniyle arasındaki içgüdüsel yakınlığın yok edilmesi, onu kandırıp güvenini elinden alır. İyi bir insan olup olmadığı konusunda düşünüp durmasına neden olur ve benlik değerini kim olduğu üzerine değil, nasıl göründüğüne dayandırır. Tüketilen besinler, tartı değerleri ya da mezura ölçümleri konusunda endişelenerek enerjisini tüketmeye zorlar. Zihnini sürekli meşgul tutar; yaptığı, planladığı ve öngördüğü her şeyi etkiler. İçgüdüsel dünyada bir kadının görünüşle bu kadar meşgul yaşaması düşünülemez bile.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Herazula
Bir kitabı okumaya başladı
Mahkeme Kapısı
Mahkeme KapısıSait Faik Abasıyanık
7.4/10 · 1.087 okunma
Hayatlarının nerde fışkırmasını istedilerse, birileri hiçbir şey büyümeyecek şekilde toprağı tuzlamak için oradaydı. Doğal arzularına gem vurmak için konan bütün yasaklar yüzünden işkence çektiler. Doğanın çocukları olanlar, çatılar altında saklandılar. Bilim insanı olanlara, anne olmaları söylendi. Anne olmak isteyenlere, tamamen kalıba uymalarının iyi olacağı söylendi. Yaratmak istediklerinde, bir kadının ev işlerinin hiç bitmediği söylendi.
Reklam
Yaratıcı hayatınız için, yalnızlığınız için, olma ve yapma zamanınız için, asıl hayatınız için en önemli şey devam etmek, direnmektir; devam etmek, çünkü vahşi doğanın vaadi şudur: Kıştan sonra, her zaman ilkbahar gelir.
408 syf.
8/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë
8.1/10 · 42bin okunma
256 syf.
10/10 puan verdi
·
15 günde okudu
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali
8.3/10 · 171,1bin okunma
İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici eğilimleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.
İşte Emin Kâmil'in istediği de bu!.. Bir şey anlaşılmadan garip bir tesir yapmak... Ne kadar basit insanlarız... Doğru dürüst oturup düşünürsek bu manzumenin dünyada yazılabilecek en basit hokkabazlıklardan, boş laflarından biri olduğunu eminim ki teslim ederiz. Hiçbir derin ve kuvvetli hisse, hiçbir büyük ve insanı sarsan fikre dayanmadan,
Reklam
Hayat herhalde sadece bir katakulli değildi. Ama neydi? Bu hayatın bir manası olması icap ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı. Lakin tembelliğe alışmış olan kafası bunu bulamıyor, bulmak için uğraşmaya üşeniyor, yanlış ve bayağı olduğunu sezdiği şeyleri de kabul edemediği için selameti firarda buluyordu... Her şeyden, her derin düşünceden, her üzüntülü nefis muhasebesinden kaçmayı alışkanlık edinmişti. Düşünce adamı olmaktan çıkmış, muhayyile, daha doğrusu kuruntu adamı olmuştu. Etrafında kendisini doğruluğuna inandıracak bir fikir akımı bulamadıkça, arkadaşlarının ve hatta hocalarının, büyük ve gösterişli sözler arkasında adamakıllı esnafça işler kovaladıklarını gördükçe kendi hayal aleminde yaşamayı tercih ediyor ve hakikatte sadece muhayyilede yaşamak mümkün olmadığından maddi hayatında tesadüflerin, ani heyecan ve ihtirasların oyuncağı olup kalıyordu.
İnsanları anlamakta hâlâ pek gerisin... Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kurulduğumuz gibi işleriz. Bir yerde bir bozukluk oldu mu, derhal orayı söküp atmak lazım!.. En kuvvetli insanın bile bazen ne kadar zayıf anları, istediğinin tam aksini yapmaya mecbur olduğu dakikaları bulunduğunu nasıl inkâr edebiliriz?
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.