Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Leyla

Leyla
@leylaa_
160 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
132 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Ah be Şarik
İnsanlar seni senden alıp seni sen olmadığın için suçlarlar ve üstüne üstlük yeni seni aşağılarlar. Sınıf çatışmaları, aynı sınıftaki insanların çatışmaları, insanlarla hayvanların çatışmaları, ideolojiler, insan ve köpek kalbi... Kimi zaman hüzünleneceğiniz, öfkeleneceğiniz ve kahkaha atacağınız, gülerken düşündüren bir kara mizah. Bulunduğunuz yerin dışına çıkmak için çok iyi bir seçim. Keyifle okudum.
Köpek Kalbi
Köpek KalbiMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201918,7bin okunma
Reklam
109 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"Sorarım Tanrı'ya! Direnç göstermemek suç mudur?"
Kendini sevmeyen çocuğun öyküsü bu. Öyle ki saygıyı bile talep etmeyen, daha en baştan kendini yok saya saya hiç olmamış varlığın özlemini çeken bir çocuk... Yozo, gündüzleri şaklabanlık yaparak kendini sevdirmeye çalışıp geceleri tek başına acı çeken bir karakter. Aslında hepimiz birer Yozo'yuz. Gündüzler bize ait değil. Gündüz yaşadığımız toplumun, sistemin, aidiyetlerimizin temsilcisiyiz. Geceler ise kendimiziz. Ne istediğimizi bilmediğimiz, bazen altın çocuk olmak bazen de birey olmak uğruna (birey olmanın özelliklerini bile toplum belirlerken) bireyselliğimizden vazgeçtiğimiz bir dünyadayız... Kitabı okurken Yozo'yu yargılamayın ve başka kitaplardaki melankolik karakterlerle de kıyaslamayın. Sadece onun aracılığıyla kendinizle empati kurun ve kendinizi kitaba bırakın. Eminim ruhunuzda kimi zaman soru işareti olarak kalan anı ve hislerinize anlam vermekte yardımcı olacaktır. Ve son olarak Yozo, dünya bazen aksini hissettirse de güven dolu bir saf bir yürek suç değildir.
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · Sel Yayıncılık · 202033,2bin okunma
80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"Bana acıyla ilişkini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!" İnsan hayatta sadece annesinden doğmaz, defalarca kendisini de doğurur. Bunu yapan en büyük etken de acıdır. Acının derin ve arındırıcı yanı... Bu kitapta günümüzde kusursuzluğun sıkıcılığı ve yüzeyselliğinde boğulup görmezden gelmeye çalıştığımız acının işlevinden bahsediyor yazar. Zaten adını da aldığı "Palyatif" sıfatının kökeninde Latince "manto" anlamına gelen pallium ve bundan türeyen "paltoyla örtmek" anlamına gelen palliare sözcükleri vardır. Bu sosyal medyada en çok yaptığımız şey. Kendimize yakıştırmadığımız olumsuzlukları, acıları kesip biçip insanlara sunuyoruz. Kitap, acıya birçok farklı yönden bakmanızı sağlıyor. Acı neyin bize ait olduğunu gösterir. Kapıya çarptığında o acıyla ayağımızı hissederiz, bize ait olduğunu anlarız. Biriyle ayrıldığımızda çektiğimiz acı o bağın hakiki olduğunu gösterir. Mutluluğu derinden hissetmemizi sağlayan da o öteleyip kaçındığımız acıdır. Acı çekmemek uğruna her şeyi yüzeysel yaşar hale geldik. Yazarın son satırlarında dediği gibi "İnsan hayatta kalmak uğruna kendini ortadan kaldırır." Fakat bizi insan yapan, düşündüren ve robotlardan ayıran şey acıdır. Acı bizi arındırır ve ışığın içimize girmesini sağlar. Mevlana'nın dediği gibi: "Yaraların, ışığın içeri girdiği yerdir." Palyatif toplum, bakış açınızı geliştirecek güçte bir kitap ve kesinlikle okunmaya değer.
Palyatif Toplum
Palyatif ToplumByung-Chul Han · Metis Yayınları · 20241,857 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bukowski’nin bu kitabı neden bu kadar sevdiğini anlıyorum çünkü kendiyle bağdaştırdığı, ruhuna dokunabilen karakterini bulmuştu… Arturo Bandiniyi Bukowski’nin bu sözüyle de tanımlayabiliriz. “Dışarıdan gamsız bir pezevenk gibi gözüküp iç dünyamda duygusal biri olmak beni mahvetti.” Bu cümle Bukowski ise bunun kitabı Toza Sor’dur. Kitaba başlayınca sizi alıp götürüyor ve kendinizi Arturo Bandini olarak buluyorsunuz. Bu karakterin içine girerek kendinizi gözlemliyorsunuz. Yeri geliyor “ödleğin tekisin Bandini, ruhuna ihanet ettin” deyip kızıyorsunuz, yeri geliyor duygularınızı en yoğun hissettiğiniz anda duvar kesiliyorsunuz. Yeri geliyor ruhunuzla bu kadar çelişkili davranmanın, yaşamanın iç hesaplaşmasını yaşıyorsunuz. Yeri geliyor aşık olduğunuz insanın, sevdiğiniz şairin şiirinden anlamayınca “o zaman canın cehenneme!” diyorsunuz. Tabii bunun üzerine tekrardan ona geri dönmesi de tamamen biziz. Kısaca Arturo Bandini ile aşkı, acıyı, duygusallığı kimi zaman da anlamsızlığı yaşıyorsunuz. Yani tamamen insan oluyorsunuz, çekinmeden ve tüm gerçekliğiyle… Arturo Bandini aslından her yerde var. Çevremizde bulunuyor, sokakta yanımızdan geçiyor, aynı sofrada yemek yiyoruz.. işte bu kadar cesurca yazılmış gerçek bir karakter olduğu için bize dokunabiliyor. Ve Bukowski kesinlikle haklı kitabı bitirince “ Bana orospu çocuğu deme! Bandini’yim ben. Arturo Bandini.” diye bağırmak içinden geçirmiyor değil.
Toza Sor
Toza SorJohn Fante · Parantez Yayınları · 20244,755 okunma
272 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Sevgili Dorian, sen ruhuna verdiğin yaraları, izleri, değişimini bir portrede dışarıdan görmeye katlanamazken biz onu nasıl içimizde taşıyoruz söylesene... Farkındalık, gerçeklik, görmek böyle sarsıcı bir şey ruhumuzu çıkarıp baksak nasıl tepki veririz acaba?Ona ne yaptık? Erdem ve inançlarımızla mı besledik yoksa farkında olmadan o saflığını zedeledik mi? Bundan daha önemlisi o ruh bize mi ait yoksa Lord Henry gibilerine mi teslim ettik? Güzelliği, erdemi, gençliği, ruhu ve daha bir çok şeyi sorgulatan okunması gereken bir kitap.
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · İş Bankası Yayınları · 202172,6bin okunma
Reklam
232 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
*spoiler içerir Şu anda Tatar Çölü'ndeki Bastiani Kalesinde olmadığını kim iddia edebilir? Drogo en azından görülür duvarların arasında sıkışıp kalmıştı. Belki de biz içinde özgür olduğumuzu sandığımız görülmez duvarların ardında kalmışızdır. Drogo'nun teğmen Moro'da kendini görünce ruhunun acıyla titreyerek benliğini sarsması gibi bu kitap da benim benliğimi sarstı. Okurken kendimi sorgulayıp durdum. Acaba ben de bir Drogo muyum? Neredeyim? Ne yapıyorum? Ne istiyorum? Şu an en güzel yıllarımı nasıl geçiriyorum? diye sorular uzayıp gitti. Anlayacağınız bu kitap kendinizi sorgulamanız, kendi içinize inmeniz için müthiş bir fırsat... Kitaptaki anlatımı da çok beğendim hüznü o kadar iyi yaşatıyor ki Kitapta bu yeri okuyunca içime bir şeyler oturmuştu: "İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduğunu fark etti. Birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendine ait oluyor, hiç kimse o acıyı biraz olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti." Peki onu oradan tutan neydi? Umut mu? Alışkanlıkların uyuşukluğu, duvarlara olan evcil aşk... Okurken Drogo'nun yerine geçiyor o gecikmişliğin, kıpırdamayışının acısını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Tatar çölü Hasan Ali Toptaş'tan okuduğum bu alıntıyı sarsarak hissettirdi. "Şunu da unutma ki yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur."
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,1bin okunma
140 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Bir insanın görünmek için çırpınmasının, bu çırpınışların içini, gururunu paramparça etmesinin onu ötekileştirdiği için insanlardan nefret etmesinin fakat yine de ara ara o insanlara sığınmanın, sığındığı için kendinden nefret etmenin, yalnızlığın verdiği ağırlığı bilir misiniz? Ben bu kitapta iliklerime kadar hissettim. Keder kelimesini okurken üstünden geçerdim ama bu kitapta geçmedim. Bu kitapta bu kelimemin anlamı içimin en ücra köşelerine kadar işledi. İnsan kederinden hasta bile olurmuş. Peki neydi o kederin sebebi? Fazlasıyla anlamak sanırım. İlk sayfalarında geçtiği gibi " Baylar, yemin ederim ki her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam anlamıyla bir hastalık." Anlamak bile zayıflıksa kimi zaman kim bilir fazlasıyla anlamak nasıl mahveder insanı. Goethe haklıydı dünya hassas kalpler için cehennemdir. Kitabın birçok yerinde kahramana sarılmak istedim sonunda Liza'yla sarılıp ağlamasalardı içimde çok kalırdı. Birçoğumuzun içine çekildiğimiz kabuğu, yeraltısı var. İçimi parçalayan bir cümle de şu oldu. " İyiyi 'güzel ve yüksek şeyleri' ne kadar çok anladıysam, o kadar battım, sıkıştım kaldım içlerinde. Beni sorgulayan birçok cümlesi vardı ama şu cümleyi eklemek isterim. " İnsan kendi kendine karşı tamamıyla samimi olabilir mi?"
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,7bin okunma
208 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Reşat Nuri'nin Acımak ve Çalıkuşu'nu okumuştum onlar da güzeldi ama bu bambaşkaydı.. Çirkin Homongolosun muazzam aşkı.. Bu kitap daha fazla değeri hak ediyor.
Bir Kadın Düşmanı
Bir Kadın DüşmanıReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20104,023 okunma