"Aşkın ne olduğunu, ne olmadığını hâlâ anlayabilmiş değilim... Bana güzel, akıllı, zeki olduğumu söyleyenlere bazen içimden, 'Eee peki sana ne!' diyorum, bazen de kendi kendime soruyorum: güzel olsam bile (onlara öyle gelsem bile gerçekten) benden daha güzel olanla karşılaştıklarında ne olacak? Benden daha zekisini, daha dürüstünü (sanki asıl aradıkları dürüstlük mü? O da ayrıya), daha üstününü diyelim, bulduklarında beni bir kenara iteceklerse bunun adına neden sevgi diyeceğim ve ben de onlara (ya da muhayyel O'na) ben de seni seviyorum diyeceğim. Bu ne kadar ucuz, ne kadar sıradan bir olgu. Yahut da diyelim ki benden üstün olanı buldukları halde, içleri onu çektiği halde, kendilerini tutup (ahlâk adına, vicdan adına her neyse) benimle kalacak olurlarsa da ne kadar büyük bir zül olur benim için!"
Aşkın ne olduğunu, ne olmadığını hâlâ anlayabilmiş değilim Ferhundeciğim. Bana güzel, akıllı, zeki olduğumu söyleyenlere bazen içimden, 'Eee peki sana ne! diyorum bazen de kendi kendime soruyorum: güzel olsam bile (onlara öyle gelsem bile gerçekten) benden daha güzel olanla karşılaştıklarında ne olacak? Benden daha zekisini, daha dürüstünü (sanki asıl aradıkları dürüstlük mü? O da ayrı ya), daha üstününü diyelim, bulduklarında beni bir kenara iteceklerse bunun adına neden sevgi diyeceğim ve ben de onlara (ya da muhayyel O'na) ben de seni seviyorum diyeceğim. Bu ne kadar ucuz, ne kadar sıradan bir olgu. Yahut da diyelim ki benden üstün olanı buldukları halde, içleri onu cektiği halde, kendilerini tutup (ahlâk adına, vicdan adına her neyse) benimle kalacak olurlarsa da ne kadar büyük bir zül olur benim için! Böyle bir alışverişi nasıl kabullenirim ben? Ben mutlak olanı, kalıcı ve sürekli olanı isteyebilirim ancak ama mutlak olan diye bir şey var mı dostum?"
şuuraltlarını bir aç bak - aynı basit mekanizma - tekdüze bir yaşamı değiştirme içgüdüsü - ellerine düştü ya bir konu - onu berbat edesiye oynayacaklar - bir şeyi sevememenin. bir şeye kendini verememenin - kendi kendine yetememenin verdiği kişilik azlığı - kimi bunu iyilik adıyla - kimi kahramanlık diye -kimi kendini göstermek için bir fırsat sayarak - yani içinde kalmış. bir türlü yaşama geçiremediği görüşleri. istekleri. felsefeleri var ya - ama yeri değilmiş. mekanı değilmiş - fırsat bu fırsat - bir de ağızlarından özgürlük. kişiye saygı. kişilik. birey lafı eksik olmaz -ayol ilk önce kendi yaşamınıza sokun bu erdemleri -
Çocukluğumu anımsıyorum: tek başıma geçen çocukluğumu;...En çok anneme bağlıydım, ona sonsuz bir sevgim vardı , tek varlığımdı o, onsuz yaşamı düşünemezdim bile. Hiç arkadaşım yoktu,... Kendi kendime oyunlar icat eder , resimler yapardım,...
Arkadaşım neden yoktu? Sokak
çocuklarıydı onlar çünkü ! Annem sokağa çıkmama hiç izin vermezdi..... evimizin penceresinden sokakta neşeyle oynayan çocukları gıpta ile seyrederdim, onlar gibi özgür ve edepsiz olmayı ne kadar isterdim bilsen. Hiç konuşmazdım, konuşacak kimsem yoktu da ondan,... Neşeyi, sevinmeyi, gülmeyi bilmezdim ben.....
babamdan yediğim bir tokat ya da işittiğim bir azarla donup kalırdım. Yanında ağlamazdım kimsenin, gider
yatağıma kapanır sessizce ağlardım.
.. Babamın annemle yaptığı tartışmaları da yatağımdan dinlerdim, ne konuştuklarını anlamazdım, ama o gergin havayı dehşetle sezer, babama çok içerlerdim; çocuk kafama karşın onlar odalarına çekilene, ses kesilene kadar uyuyamaz, kimi vakit de yatağımda ağlayarak sabahlardım. Düşünmeye o vakitlerden başladım..
"Mecnun, Leyla 'ya mektup yazmak ister fakat bir türlü yazamaz.Sonra da şu şiiri yazar;
İsmin dudağımda
Hayalin gözlerimde
Hatıran kalbimdedir
Öyleyse ben kime yazacağım...
"Ben istemediğim bir duruma zorla sokuluyorsam, bunun demokrasi ya da cumhuriyet neresinde söyler misin? Kimin hakkı var bir insanın, hem istemediği bir ortama doğmasını sağlayıp hem de o ortamı değiştirmesine engel olmaya? Kimin hakkı var bir insanı, zihniyetiyle taban tabana zıt bir toplumla gıkı çıkmadan bir arada yaşamak zorunda bırakmaya?"
Sevgili Zühal[,]
İstanbul bir özlem halinde masmavi akıyor içimde, seninle karışık. Seni nerelere götüreceğim. Sana neler alacağım.
İstanbul, 21 Mart 1969