"İnsanlar onları nereye koyarsanız koyun öylece büyümezler. Çevre önemlidir. Çevre belirleyici, yapıcıdır; sizi olduğunuz kişiye dönüştürür, istediğiniz şeyleri yapabilmenize olanak sağlar. Babamın mimarlık eğitimi görürken en sevdiği hocası olan Louis Kahn, öğrencilerine kiriş gibi hissetmelerini, kiriş gibi düşünmelerini, onları içeri iten, aşağı çeken şeyleri fark etmelerini ve bir binayı da bu şekilde düşünmeleri gerektiğini söylermiş. Ben de şehrin içinde böyle düşünüyorum."
Babamın mimarlık eğitimi görürken en sevdiği hocası olan Louis Kahn,öğrencilerine kiriş gibi hissetmelerini,kiriş gibi düşünmelerini,onları içeri iten,aşağı çeken şeyleri fark etmelerini ve bir binayı da bu şekilde düşünmeleri gerektiğini söylermiş.
Bir yapıyı deneyimlerken, onun düzenlenişini bilinçsiz olarak kemiklerimiz ve kaslarımızla taklit ederiz: Bir müzik parçasının haz verecek biçimde hareket eden akışı bilinçaltında bedensel duyumlara dönüştürülür, soyut bir resmin kompozisyonu kas sistemindeki gerilimler olarak deneyimlenir ve bir binanın yapı bileşenleri bilinçsiz olarak iskelet sistemi aracılığıyla taklit edilir ve kavranır. Sütunun ya da tonozun görevini, bilmeden, bedenimizle gerçekleştiririz. Louis Kahn'ın dediği gibi, "tuğla kemer olmak ister" ve bu dönüşüm bedenin mimetik yeteneği sayesinde olur.
Alvar Aalto’da ya da Le Corbusier’nin ilk ve son dönemlerinde, Scharoun’da, 1960’ların İtalyan
organik mimarîsinde ya da Louis Kahn ve takipçilerinin tutumunda gördüğümüz gibi, mimarîde yeni
Barokki özellikle malzeme ve güç fetişizmini, yeni bir Roman pagan materyalizmi formunda
aksettirmektedir- İslâm mimarîsinden kökten farklıdır. Mahallî farklılıkları ve gerçeklikleri reddeden
dogmatik maddeci rasyonalizmin olumsuzluğu konusunda postmodernizmin eleştirisindeki doğruluk
son derece aşikârdır.
Çiçekler ve bahçeler kendi özenimizin delili görevi görürken belli düzeneklerle hafifçe kesilen rüzgarlar bizi sonsuzluğun kıyısının ta kendisine bağlar. Fakat Batı'da, en güçlü müttefikimiz ışıktır. "Güneş ne kadar olağanüstü olduğunu asla bilemez" demiştir mimar Louis Kahn, "ta ki bir binanın duvarı üzerine düşene dek."
Öğrenmemiz gereken üçüncü boyut,
mimarlığın aslında var olmadığıdır.
Var olan tek şey bir mimarlık yapıtıdır.
Mimarlık ancak zihinde var olur.
Bir mimarlık yapıtı ortaya koyan kişi, onu
mimarlığın ruhuna bir adak olarak ortaya koyar...
ne üslup ne teknik
ne de yöntem tanıyan bir ruhtur bu.
Bu ruh sadece kendini sunacak olanı bekler.
Mimarlık vardır ve ölçülemez olan
cisimleşmesidir.