Sırayla; Ötüken, Can ve İş Bankası olmak üzere üç defa okudum. Deli misin aynı kitap üç kere okunur mu? Demeyin lütfen... Benim için yeri çok özel. Ayrıca hepsini art arda okumadım, istesem de yapamazdım ;). Zaten kitap sansürlü olduğu için bazı yayınevleri, bazı konulara hiç değişmemiş ya da üstünkörü geçilmişti. Üç kere okumamın bir diğer nedeni de boşlukları doldurmaktı.
Üçü arasından en başarılısını ve en detaylı anlatıma sahip olanı İş Bankası Yayınları buldum, gayet güzeldi. Her yayının çevirisinin farklı hissi var benim için. Üçünün de yeri apayrı.
De Profundis okuduktan sonra Oscar'ı tanıyıp ondan sonra okumanızı öneririm Dorian Gray'in Portresi'ni. Çünkü dediğim sırayla okursanız beyninizde şimşekler o zaman çakacaktır.
Karakterler hakkında konuşmaya gelince (BURADA FAZLASIYLA SPOİLER VAR)
Basil benim için her zaman Oscarı temsil etti. Dorian ise aşık olduğu adam olan Douglas'tı. Ona olan aşkının karşılığını hiçbir zaman alamadığını hatta Douglas'ın, bir zamanlar Oscar'ı hiçe saydığı zamanları hatırlattı bana Basil'in öldürüldüğü bölüm. Çünkü Basil, ağzıyla kuş bile tutsa Dorian'a yaranamadı.
Henry için ne söyleyebilirim bilmiyorum. Boynuz kulağı geçti desem yeridir. Dorian'ın gözünü açmaya çalışan Henry yanlışlıkla kendi gözlerini kör etmiş olmalı.
Henry'e sinirlendikçe, Dorian'a acıdıkça, Basil'e üzüldükçe gelip bu incelemeyi yenileyip yenileyip dururum artık.
İyi okumalar