Belli bir okuma külliyatını geride bırakanlar için çok basit bir kitap maalesef. Fazla klişe olmuş aynı durumu 
Değersiz Bir Hayat kitabında da yaşamıştım öve öve bitirilemeyen kitaplar maalesef beni dumur ediyor.
Kitap biraz öngörülebilir olmaktan uzaklaşıp merak uyandırarak devam etse, biraz da felsefi açıdan derinleşse bu altı dolu ve faydalı düşüncelerle birlikte çok daha çarpıcı olabilirmiş.
Şu anki haliyle "lisede okusam hayatımın kitabı olurdu." ve "netflix falan bunun mini dizisini yapsa baya tutar." yorumlarından öteye geçmedi benim için.
Zenginlik demişken bahsettiğim şey mal, mülk değil. Zaten zenginlik denilen şey sadece mal ya da mülkten ibaret de değil. İnsanın sevdiklerinin yanında olması, bu hayatın içerisindeki en büyük zenginlik ve maalesef birçok zaman bunun farkında olamayışımız ise bizlerin fakirliği...
Kalabalık caddelerin çıkmaz sokaklarına sıkışmış yalnız kediler gibiyiz hayata karşı.
Düşündüklerimizle varız ve maalesef düşündüklerimiz çoğu zaman yaşayamadıklarımızdan ibaret.
Maalesef hayat hiçbir zaman kolay olmayacak, her zaman zorluklarla dolu olacak ama hayatın bize sunmuş olduğu güzel bir durum var. Kendi zorluğumuzu kendimiz seçebiliyoruz." şeklinde bir anlatımda bulunuyor.
Yani hayat hiçbir şekilde kolay değil ve olmayacak.
Batı tarihten bu yana ikiyüzlülükte asla çizgisini bozmadı. Arap ülkelerinin çizgisi zaten yok.Ülkemizdeki sessizlere de diyecek bir şey yok ama bir gerçek var ki gerçek sessizler, sessizliğini bozmadığı sürece bu savaş bitemeyecek maalesef:(
224 syf.
8/10 puan verdi
~~~ölü ruhlar. Hayattaki anılarına hapsolmuş durumdalar~~~
Kitabı daha önce bi kac kere görmüştüm fakat çok da ilgimi çekmemişti ne 
Hwang Sok-Yong ne de kitap :))) ta ki InternationalBooker2024KısaListede görene kadar, sonra bi PDF taraması yaptm ki maalesef yazarın hiç bir kitabını bulamadım, daha sonra yakın sahafları gezerken buldum*** çokça
“Kendine veremeyeceğin hiçbir şey yok bu yaşamda. Oysa hep dışarıda arıyoruz, dışarıdan bekliyoruz ve maalesef öylesine zannettiğimizin tam tersini bir düzen ki bu, kendimizde olmadığına inandığımız bir şeyi, kendimizde bulamadığımız bir şeyi dışarıdan mümkün değil alamıyoruz ve başkasına da veremiyoruz. Nasıl verebilirim ki ben de olmadığına inanıyorsam?”
Kudüs'ün huzura ihtiyacı var!..
Kudüs'ün yine huzura ihtiyacı var ama biz sahâbelerle aynı gönlü taşımadıkça, Kudüs bizden maalesef uzak kalmaya devam edecektir. Biz kalben onlara benzetmedikçe, meydanlarda "Kudüs" diye bağırmamız fayda etmeyecektir. Gecelerimizi o güzide nesil gibi geçirmedikçe, gündüzleri onlar gibi mücadele etmedikçe, attığımız naralar ancak cılız bir serçenin kanat sesi hükmünde hesap defterine yazılacaktır. Kudüs kimlere gelmişse, kimlere yâr olmuşsa ayak izlerine baksak temelde Şeriat-ı Garrâ-ı Muhammediye (sav), Efendimizi'n ( sav) o parlak ayak izlerini göreceğiz. Bakacağız ki Hz.Ömer (ra) aynı dinamizmi görmüş ve aynı dinamiklerle yürümeye devam etmiş. Bakacağız ki Selâhaddîn Eyyubî aynı ayak izlerine basmış ve anlayacağız ki biz o ayak izlerini takip etmediğimizden Kudüs bizden kaçmış..
Sayfa 90 - Timaş Yayınları/ Cennetle Müjdeli 10 Sahabe, 2. Kitap, Hz. Ömer (r.a)Kitabı okuyor
