Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
kitap ütopya dünyasını anlatmış biraz pek gerçekçi değil olanı değil olması gerekeni anlatmış keşke herkes bu kadar idealist bilinçli iyi niyetli ve duyarlı olsa Mahsun Kırmızıgül'ün mucize filmini anımsattı bu kitap bana o da ütopikti tabi biraz :) kitap biraz uzun geldi bir de bana daha kısa olarak anlatılabilirdi ayrıntılarda çok takılmış yazar yine güzeldi tabi eser bana göre en güzel alıntı : çocukların önünde ilk kelimeyi yazan hoca onların kafalarında yaratılacak yeni bir alemin ilk temel taşını atan usta gibidir...!
Biraz alakasız bir yorum olacak ama kusuruma bakmayın dostlar.
Bu kitabı okurken kulaklarımda rahmetli Müslüm Gürsesin sesinden “Aldanma çocuksu mahsun yüzüne” parçası hiç eksik olmadı her nedense bilmiyorum ama kitabı bitirene kadar 100 defadan fazla dinlemişimdir babanın sesinde en can alıcı yeri nakaratı bakarmısınız şu sözlere
“Aldanma çocuksu mahsun yüzüne,
Mutlaka terk edip gidecek birgün.
Kanma sever gibi göründüğüne,
Seni sevmiyorum diyecek birgün...”
Dokunmadan-320 sayfa
Nermin Yıldırım
Tolstoy, "Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir..." demiş. Bu romanda da böyle bir yolculuk var. Adalet'in yolculuğu...
Adalet çok kısa bir ömrünün kaldığını öğrenir. Bu sırada kendini "ilk gerçek günahım neydi?" diye
muhteşem
Koca kitap iki günde su gibi akıp gitti.. Şu an ki hislerimi nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama hala gözlerim yaşlı. Daha önce hiç bir kitabı boğazıma teller batarken okumak zorundaymışım gibi hissetmemiştim, işte bu kitap tam da öyle bir şeydi.Kitabı yaklaşık yarım saat önce bitirdim ve yattım hala yukarıya boş boş tavana bakıyorum, bu kitap bana öyle yoğun hisler hissettirdi ki etkisinden hala çıkabilmiş değilim. Sadece kitabı, o küçük, mahsun Sohrab'ı düşlüyorum. Ve kendi kendime sitem ediyorum "Bu kitabı neden bu kadar geç okudun?"
Sakarya destanı biz okurlara ilkokul döneminden itibaren anlatılan ve her anlatıldığında gururlandıran bir destandır. Çanakkale ne ise Sakarya o bizim için.
Yazarımız kitabını 2 bölüm ile sınırlandırmış. Cumhuriyet öncesi ve sonrası olarak. Cumhuriyet'in öncesinde yaşanan olayları ve bu olayların sonuçlarını şiirsel bir dille okurlarına sunmuş. Bu sunum şekli ile tarihi kitaplardaki kalıp bilgisinden ziyade bu kitap ile daha eğitici olabileceğini düşünüyorum.
Mahsun Nene,Deli Mustafa,Çıngıllıoğlu Halit,Gülsüm Kadın,Dersimli Hatice Ana,Usta Tornacı Mustafa,Niyazi Emmi,Adapazarlı İsmail Efendi ve daha nicesinden öğreniyoruz. Biz okurlara yaşanmışlıklarını nakletmeye çalışmışlar. Onlar sanki bizimle sohbet ediyormuş gibi.
Kısacası Sakarya Karadeniz'e su taşımıyor sadece. Hikaye,dert,aşk,sevda,evlat ve daha nicesini taşıyor. Tüm hikayeleri yutup her noktaya haber ulaştırıyor.
Yazarımızı aslında babası sayesinde tanıyoruz. Çok sevdiğim yazarımız Turgut Özakman'ın oğlu Kerem Özakman'ın bu eseri her okurun okuması gereken harika bir eserdir. Tavsiyemdir.
Yaşamı ve hayatı Mahsun, masum olarak büyüyen bir erkeğin yaşamını konu alan bir kitap. Seviyor, sevdiği ile kaçıyor, ama maddiyat ve imkansızlıklar ile sevgi imtihan olunca, bir üçüncü yol çıkıyor karşılarına, adalat, intikam, ölüm. Güzel okunmalı mutlaka.
Nasıl anlatsam bilemiyorum. Çok güzel bir kitaptı. Olayların akıcılığı, kişilerin belirgin karakterleri başlı başına harikaydı. Çevrilen entrikalar her sayfada daha da heyecanlanmama sebep oldu. Her an biraz daha okusam diye vakit kolladım. Mehpeyker in kötülükleri ile sinir krizine girerken Dilaşub un o mahsun ve sadık halleri ile kalbim yumuşadı.
Bölümlerin düzenini de çok beğendim hele de bölüm başlarındaki beyitleri heyecan ile bekledim. Ben çok severek okudum, size de iyi okumalar :)
-Spoiler içerebilir-
(Kürk Mantolu Madonna'ya dini inceleme yazan ilk kişi olabilirim sanırım)
Daha kitabı bitirmiş değilim 35 sayfam var. Çok fazla inceleme yazmak istediğim için direkt bitirmeden yazıyorum.
Aslında gayet iyi bildiğimiz bir olaydan, bir duygudan bahsediliyor. Birini çok seven biri hatta, birbirini çok seven iki kişi ve tam olarak doyamıyor olarak ayrılışları. Biri aşkın doyumuna ulaşmazken (Maria), diğeri aşk dediği şeyi yanlış kullanışının azabını çekiyor (Raif).
Peki ben lafı nereye getireceğim? Çok basit. Gerçek 'aşk' dediğimiz Allah'a karşı olan aşktır. Ki o dur ki bizi bırakıp gitmez, bizi doyumsuz bırakmaz. Allah aşkını sadece kalbinde bir an hisseden bir kişinin aşk dendiği anda Yaratandan başka hiç bir şey aklına gelmez.
Uzatmayarak,
Kendinizi aşk deyip ölümlülere atfettiğiniz sonsuz sevgi ile boğmayınız.
O sonsuz sevgiyi sonsuz olana atfederek gerçek huzura ulaşmanız mümkündür.
Yoksa o yüreğinizdeki sonsuz sevgiyi bir faniye, ölümlüye, sonluya yüklemeye çalışırsanız o kaldıramaz, taşıyamaz ve hem siz mahsun kalırsınız hem de karşınızdaki.
Allah'a emanet olun.
Toplumda psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık konusuna değinen birbirinden manevi bağla tutunan insanların gerçek yaşamdan alınmış hayatlara dokunan kırsal bir bölgede yaşanmışlık hikayesi insanların yaşamış olduğu ruhsal buhranları anlatan insanlardan kendilerini soyutlayan 4 insanın yaşam hikayesi beni derinden etkileyenler arasında dili oldukça sade ve anlaşılır tamda beklentilerimi tamamlayan bir kitap sadece sonunda merak ettiğim keçe bulduğu altınların devamını ortaya çıkarabilmiş mi mahsun aşkına kavuştu ancak tekrar konuşabilecek mi Seyit babanın öleceği yazıyordu kitapta az vaktinin kaldığı yazıyordu Seyit baba yaşayabilmiş mi çok merak ettim keşke bunları aydınlatıp öyle kapatsaydınız kitabı ama herşeye rağmen güzel bir kitap
