Küçük Prens, çocuk bakış açısı ve hayal gücüne ayna tutabilen en başarılı çocuk edebiyatı klasiklerinden biridir. Sevginin, saflığın ve hayal gücünün berrak sularında gezdirerek, okura keyifli bir okuma süreci sunuyor. Unutulmaya yüz tutmuş çocuk yanlarına dokunarak yetişkinlere de hitap ediyor.
Uçağı bozulunca Sahra Çölü’nde mahsur kalan bir pilotun ve başka bir gezegenden gelmiş olan Küçük Prens’in yollarının kesişmesi sonucu aralarında gelişen dostluk, Küçük Prens’i daha yakından tanımamızı sağlıyor: Küçük Prens’i ve gezegenini, gülünü, yolculuklarını… Küçük Prens’in Dünya’ya gelmeden önce gittiği gezegenlerde yaşadıkları ve Dünya’daki ilk izlenimleri; okuyanı sevgi, yaşam, var oluş, öncelikler, toplum, otorite gibi konularda düşünmeye sevk ediyor. İçerdiği modern dünya ve modern insan eleştirisiyle birlikte, eserin felsefi niteliğe sahip olduğunu söylemek mümkün. Ama “büyükler” nitelikten çok nicelikle ilgilenir öyle değil mi? O zaman böylesine hacimli bu eserin -hikayeyle bütünlük oluşturan resimleriyle birlikte- sadece 112 sayfadan oluştuğunu söyleyerek onları sevindirelim.
Çünkü “Büyükler sayılara bayılırlar. Diyelim yeni tanıştığınız bir arkadaşınızdan söz ettiniz onlara, asla işin aslıyla ilgili sorular sormazlar. Örneğin, ‘Sesi nasıl? Sevdiği oyunlar hangileri? Kelebek koleksiyonu yapıyor mu?’ demezler hiç. Tutar, ‘Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?’ gibi şeyler sorarlar. Onu sadece bu şekilde tanıyacaklarını sanırlar.” (s. 20)