Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kurt Kanı-Sadettin
Yaşayışı belki de yıllarca sürüp gidebilirdi ama 1912 ilk yazında komitacıların hiç işlememesi gereken hatayı o da işledi aşık oldu..
Bir yere vatanım diyebilmek için orada doğup büyümenin yetmediğini pahalı öğrenmiş bir kuşağın çocuklarıydık biz
Reklam
Mustafa Kemal Paşa'yı,Balkan Savaşı'ndan az önce ,Selanik'te görmüştüm. Güzel adamdı. Güneşli, güzel günleri andırıyordu.
Dünyanın her yanındaki toprakları zengin çalışkan köylüleri gibi,karınları doyduğu ölçüde dinlerine bağlıydılar.
Rumeli'den, Bulgaristan başta olmak üzere Bosna, Hersek ve Arnavutluk'tan iki milyon insan, Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Rumeli'den göçler 1912/1913'te Makedonya'nın elden gitmesiyle tekrar hızlanmış ve günümüze kadar devam etmiştir. Böylece 1850-1900 arası Osmanlı Devleti'ne, eski toprakları olan Kırım, Kafkasya ve Rumeli'den en az beş milyon insan göç etmiştir. Bu miktar o tarihlerdeki Anadolu ve Rumeli Müslüman nüfusunun yaklaşık olarak % 30'undan fazladır.
Sayfa 76 - Timaş Yayınlar, 6. Baskı (2016)Kitabı okudu
Yaşayışı belki de daha yıllarca böyle sürüp gidebilirdi. Ama 1912 ilk yazında komitacıların hiç işlememesi gereken hatayı o da işledi, aşık oldu.
Sayfa 112
Reklam
Babam noterliği sevdiğimi, noter olacağımı sanıyordu ama ben noterliği değil, noterin kızını seviyordum.
Sayfa 22
RIZA NUR'UN GÖNÜLLÜ SÜRGÜNDEN TÜRKİYE'YE DÖNMESİ Mustafa Kemal'in ölümünden sonra 30.11. 1938'de deniz yolu ile Türkiye'ye döndüğünde rıhtımda Atsız ve eşi Bedriye Hanım karşılamış, yakın dostu ve meslektaşı Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman’ın tahsis ettiği, Taksim'de Şehid Muhtar Caddesi'ndeki apartmanlardan
Bir yere vatanım diyebilmek için orada doğup büyümenin yetmediğini pahalı öğrenmiş bir kuşağın çocuklarıydık biz.
Sayfa 189Kitabı okudu
Yine sevincim geldi yerleşti, bayraklarını uçurtmalarını salıp bayram yerine döndürdü yüreğimi. Ne güzel şeydi insanın insana güvenmesi, sevmesi!
Reklam
Bir gün, neden o kadar çok gazete okuduğunu sormuştum Arsenios'a. Her biri farklı Yunanistan, demişti. Kimlerle bir arada yaşıyoruz, sağımızda solumuzda kimler var, bilmek öğrenmek gerek...
Sayfa 200Kitabı okudu
Dini, dili ne olursa olsun, her insan doğup büyüdüğü, ekmek kazandığı toprak üstünde, korkusuz, güven altında yaşadığı oranda kendini mutlu duyuyordu.Bir ülkeye düşen şey, toprakları üstünde yaşayanlar arasında, dinden, dilden gelen ayrıcalıkları yok etmek, ortadan kaldırmaktı. Bu gerçeği sezen insanların silahla, kavga ile işleri yoktu zaten.
...bir kez daha anlamışlardı ki, dinleri dilleri ne olursa olsun, hepsinin ortak payı, yadsınamaz hakları vardı bu doğup büyüdükleri topraklarda. Hep birden sahibiydiler bu toprakların.....toprakların dini, dili yoktu. Dinlerin ya da dillerin değil, üzerinde doğup yaşayanlarındı toprak.
Geçen yüzyılda Türkiye: Batıcı Tanzimat reformlarının (1839- 1877) 93 Harbi sonunda tamamen iflas ettiğine inanan Müslüman Türk halkı, devletin İslam karakteri ve Sultan'ın mutlak egemenliği politikasına dönmüş görünüyor. Bununla beraber, Il. Abdülhamid döneminde her şeyin Anayasa ve demokratik idare ile düzeleceğine inanan bir avuç aydın, anayasal rejim için gizli faaliyet içindeydiler. Bu son görüş, aydın askeri bürokratlarca paylaşılıyordu. 1900'lerde imparatorluk Makedonya sorunu dolayısıyla yeniden ağır bir bunalım içine girmiş bulunuyor.
Zaten babamı, birlikte olduğumuz yıllarda değil, hep yaşadıkça, onun yaşına geldikçe anladım. Yaptığımız işler birbirini tutsa da tutmasa da baba oğul olduğumuzu, yakınlıklarımızı sezdim, öyle sevdim.
121 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.