_En büyük ustalık, zayıf ve beceriksiz gözükmektir.
_Aldatmaca sanatını en iyi bilen kazanır. Zaferin yegane ilacı sürpriz faktörüdür. Karşı tarafı iyi bilin ve bilinmez olun. Rüzgar gibi hızlı, orman gibi yoğun ol. Düşmanı yanıltacak yemler kullanın. Sinirlendirmeye çalışın. Güçlerini bölün. Kontrolünüzü yitirmiş gibi yapıp, vurun. Savaşta
(...) "Din Savaşları" adı da verilen 30 Yıl Savaşları ile başlattılar. Anılan savaşın sonunda imzalanan 1648 Westphalia Antlaşması ile de "1. Nesil savaşlar"ın başladığını ileri sürdüler. Gene onlara göre Napolyon döneminde zirve yapan bu savaşlarla "askeri kültür" kapsamında gelişmeler yaşandı ve 1830'lardan itibaren "2. Nesil savaşlar" başladı. Komutanın sevk ve idare becerisinin ateş desteğinin merkezi yönetimiyle harekatın şekillendirildiği bu nesil savaşlar Birinci Dünya Harbi sırasında zirve yaptı. "3. Nesil savaş" da denilen ve Alman bakış açısı ile ortaya çıkan savaş Yıldırım Harbi (Blitzkrieg) diye nitelendirildi. Bu savaş tarzında ateş desteği veya yıpratmadan ziyade manevra, sürat ve baskın öne çıkmıştı. Düşman için yaklaş ve imha et yerine, "Çevir ve çökert" prensibi esastır. İkinci Dünya harbi bu savaş tarzının en tipik örneklerinin yaşandığı savaştır. Tasnife göre "4. Nesil savaş" ise genelde Soğuk Savaş sonrası daha da yaygınlaşan ve 2007 yılından itibaren sıkça kullanılan "Hibrid" savaşlardır.
❖
İşte yine düşmanın, yabancı bir memleketin kara suları kıyıları boyunca dolaştığı an gelmişti. Beş çıkarma gemisi, i- ki krovüzör, çok sayıda torpido botu ve denizaltı ile, ayrıca tehlike anında sığınabilecekleri bir çok limanlarıyla Rus filosu on yedi birlik halinde idi.
Kara denize açıldıklarında Rusların prensibi, hemen bir araya gelerek
Karadenize açıldıklarında Rusların prensibi, hemen bir araya gelerek genellikle aynı rotayı tutmaktı. İstanbul Boğazının girişi ballı ekmeğin eşek anlarını çektiği gibi onları kendine çekerdi. Ama çoğu zaman, hemen geri dönüp kaçamasına acele ile kendi limanlarına dönerek, yaklaşan düşmanlarını beklemek olurdu. Düşmanları mı?Düşmanları, sayı olarak Rus filosunun altında Türk fi- losuydu. Ama, sadece sayı olarak yukarıda sorulduğunda öyleydi. Çünkü, Göben ve Breslau gemileri Türklerin hizmetine girince Yavuz Selim ve Midilli isimlerini aldıklarında durum değişmişti. Bunlar manevra, hız ve. taarruz esasına göre donanmışlardı. Ayrıca bunların yanında Balkan savaşında Amiral Rauf Bey’in komutası altındaki efsanevî bir üne sahip olan “Hamidiye”de eklenmiş, böylece denge sağlanmıştı.“Koca Yavuz” yola çıkar çıkmaz, onun iki muazzam bacasından yükselen ürkütücü dumanları gören hasımlarr çaresizce, kendi sahillerinin koruyucu limanlarına sığınırlardı.