Gökkuşağı niçin yuvarlaktır?
Su damlası ve yakıcı güneş. İşte gökkuşağı bunlardan oluşur. Atalarımız gökkuşağından çok korkarlardı. Onu Tanrıların elçilerinin geçmesi için yapılmış bir köprü olarak görüyorlardı. Yağmur ve güneş ile ilişkisi ilk olarak milattan önce 310 yıllarında Aristoteles tarafından ileri sürüldü. Günümüzde ise bir sır
"Macar gazeteci László Bíró’nun dâhice icadı olan tükenmez kalemin kullanıldığı bir çağda doğdum. Anlatılana göre, bir oyuğa sert metalden bir bilye yerleştirerek yeni bir yazı aracı icat etme fikri László’nun aklına top oynayan çocukları seyrederken gelmiş. Topun bir su birikintisine girdikten sonra yuvarlanırken yerde bir iz bıraktığını fark etmiş. O futbol maçının yağışlı bir günde yapıldığını kafamda canlandırabiliyorum: Bağırarak, kahkahalar atarak koşturan çocuklar, kapalı bir hava, yerde ayna gibi parlayan su birikintileri, topun yeni icat edilmiş bir alfabe gibi zeminde bıraktığı izler… Çocukluğumun mavi kapaklı, altıgen gövdeli, yanında küçük bir deliği olan o unutulmaz Bic Cristal tükenmez kalemleri işte buradan doğmuş."
Kuantum fiziği beyninizi mi eritiyor? Öncelikle panik yapmayın. Bu konuda yalnız değilsiniz. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın açıkladığı gibi; "Şundan emin bir biçimde söyleyebilirim ki; kuantum mekaniğini hiç kimse anlamamıştır."
Yine de kuantum kuramı, dünyamızın nasıl birbirine perçinlendiğini açıklamak için hayati önem taşır. Bu
Şekerli suya ekmek banan çocuklardık
Ve tuza
Yaralı pantolonlarla bilye peşinden koşan,
Çamurda yuvarlanan,
Düştükçe yuhalanan
Kurbağalarla aynı gölette yüzen
Aklı üç karış havada,
Düşü gökyüzünde başıboş gezen çocuklar…
Yanık bir türküde pişirirdi lor çorbasını annem
Ve bir uzun havada susadıkça umuda, gözyaşlarını içerdi
Acılar bir çay
Cam bilyelerimizi değiştirirdik. O bana mavi verir, ben ona yeşil cam bilye verirdim. Beni mahallelerine çağırır, orada bilye oynamamı isterdi. Oysaki bilye oynayacak ne onun zamanı vardı, ne de benim.
Gezegenimiz Dünya, Ay’dan bakıldığında, mavi-beyaz renkli bir bilye gibi görünür. Güneş Sistemi’nin üçüncü gezegeni ve karasal gezegenlerin de en büyüğüdür. Yeterince büyük kütleli bütün gökcisimleri gibi, Dünya da kütleçekim kuvveti (yerçekimi de denir) nedeniyle küre şeklindedir. Daha doğrusu küreye yakın bir şekildedir. Kendi ekseninde bir dönüşünü 23 saat 56 dakikada tamamlayan Dünya’nın ekvatordaki hızı saatte 1650 km dolayındadır. Bu yüksek hız nedeniyle ekvator bölgesi biraz (21 km kadar) şişkindir. O nedenle Dünya’nın kutuplarında 12.713 km olan çapı, ekvatorda 12.756 km’dir. Kutupları hafif basık, ekvatoru da biraz şişkin olan Dünya’nın bu şekline geoid denir.