Tanrı'yı O'na inana herkes merak eder. Peki ya onun varlığını fiziksel olarak kanıtlamak isteyen biri karşınıza çıksaydı ne yapardınız?
.
Veronica, ileri sürdüğü tezlerle sevilen, sayılan bir arkeologtur. Ta ki Tanrı'yı fiziksel olarak kanıtlamak istemesine dek. Bunun için de uzun yıllardır anlatılan bir efsanenin mezarını kazmayı düşünür: Tanrı'nın 5000 yıl önce lanetlediği birinin. Yardımcısıyla mezarlığa gidip kazıya başladıklarında bir anda yer sarsılmaya, mezarlık çökmeye, kanla dolmaya başlar.
.
Jack, onu izleyen birilerinin olduğunu anlayınca telaşa kapılır. Eve gelip camdan dışarı bakar, parkta oturan adımı görür, sonra ardına döndüğünde adamı karşısında bulur. Neler olduğunu anlayana dek işler karışır.
.
Murad ile Nana. İki itaatkâr. Görevleri Tanrı'nın insanlığa emanet ettiği Kil Tableti bulması için insanlara yardım etmek. Oysa onu Şatan da aramaktadır. Binlerce yıldır hüküm süren kişioğlunu himayesi altına almak için Tanrı'yı güçsüz kılmak ister. Melez yaratıklarla dolu ordusuyla yeryüzünde bozguna başlamıştır
.
Doğaüstü olaylar da birbirini kovalarken süreye karşı bir yarış başlar. Tablet en son Angkor Watt'da görülmüştür. Tek çare oraya gitmektir. Ama bu hiç kolay olmayacak.
.
Fantastik macera sevenlerin bir çırpıda okuyacağı bir betik. Ben çok seviyorum bu türü de göksel fantastiği de. Akıcı, hız kesmeyen olaylar ilk betten başlıyor. Sonsa beklendik derken beklenmedik bitiyor. Bir yandan itaatkârların insanlaşması, insanların itaatkârlaşması, diğer yandan ilahî dokunuşlar, boyut atlamaları... Güzel bir evrendi. Öneririm.
.
Betikle esen kalın.
Mustafa Kemal Atatürk
Yöreme ait bir türküde, çok sevdiğim bir söz dizesi var:
‘‘Burası kenarımış
