Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Meltem

Cecilia'yı eski bir koltuk gibi seviyorum, onun içinde hep rahat bir pozisyon bulabiliyorum ve yaylar gün gelip kumaşı deldiğinde bile yeni koltuğun rahatsızlığına katlanmamak için onun üzerine uzanmayı sürdüreceğim.
Sayfa 28
Reklam
Metro deliklerinden, kanalizasyon kapaklarından, çöplüklerden, mezarlıklardaki evlerimizden, yıkıntılardan, eski fabrikalardan ve hatta hiç ummadığınız yerlerden aniden yine çıkacağız. Altın çorba kaselerinizi servis eden garsondan, ofisinizdeki en akıllı çalışanınızdan, evinize çağırdığınız fahişeden ve hatta çocuklarınızdan korkun. Direniş her yerde ve her an karşınıza çıkacak.
Sayfa 50
Gençlikte insanın içi bomboş olduğundan içine ne düşse büyük gürültü çıkarıyor elbet.
Sayfa 108

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat sezgiden yoksun bazı aptalların 'raslantı' dedikleri birtakım belirgin ve hatta niyet edilmiş buluşmalarla doluydu.
Ölü şoförün radyosunda, bizim şarkımız çalıyordu.
Reklam
Varoluş suçluluğu denilen duygu, anlamlı bir yaşamı gerçekleştirememiş olmaktan kaynaklanır.
Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.
John Berger
"Eski zamanların yazgısı on dokuzuncu yüzyıl yapıtlarından bir tek garlara enikonu yedirilmiştir.... Gayrişahsi ve mahrem, garda bir aradadır. Orada yazgılar çözülüp günyüzüne çıkar."
Küçük ülkemizde durumlar hep değişir ve hep aynı kalır.
Sayfa 65
Beatriz: ...anlamsız ve saçma olan benim ondan uzaklaşmamdır, karşımdaki yalnızca onun gölgesi olsa bile... Bu yürüyen ölünün solgunluğunu dünyanın tüm renklerine tercih ederim. Onun solgunluğunda takılıp kalmayı ve ölmeyi diğer tüm yaşayanların ışığında yaşamaya tercih ederim.
Sayfa 133
Reklam
Arzum okyanusta bir karaltı görmemek ve dolayısıyla bu bağlamda bir karar vermek zorunda kalmamaktı. Oysa imkânsızdır bu; siz de önünde sonunda başkalarının uzaklaştığı, yanaştığı veya çarpıştığı bir karaltısınızdır.
...hangi aşk hikâyesi bir yönüyle de casusluk, suç ve gerilim hikayesi -keza kimliğini kaybetme, onu yeniden tanımlama hikâyesi- değildir ki? Hangi aşk hikâyesi sınırlara, sınırları ihlal etmeye dair değildir? Uzun lafın kısası, hangi hikâye aşk hikâyesi değildir? Bütün kitaplar bir bakıma aşka dairdir. Yazmaya değer başka ne var? Neticede bizi biz kılan nedir ki?
Sayfa 128
Bir öpücüğün zamana yapabilecekleriyle okumanın zamana yapabilecekleri aynıdır.
Sayfa 122
Burada başlasın: gözlerin birleşmesiyle. İki görüş açısı ya da dalgın bakış saniyenin onda birinden daha kısa bir süreliğine kesişir, birbirine kilitlenir, ta ki utandıkları ya da sırnaşık görünmek istemedikleri için birbirinden kopanadek, gözler başka taraflara döner ama sonra, yine daha bir saniye geçmeden bakanlardan biri ya da öbürü, belki de ikisi birden, gördüğüne dolanmış halde, ânı yineleme dürtüsüyle, rezil olma, sırnaşık sayılma ya da olay çıkarma tehlikesini göze alır, o incecik bağdaki kaza payını eşelemek için döner. Evet, o an başlayalım, üstelik dış dünyaya kapalı bu filizlenme, bu esrarengiz yavrulama, kasvetli doğumun böylesi daha önce, çok eskiden de başlamış olabilecekken. Binlerce sayfamız, saatimiz, günümüz olsaydı olabildiğince geçmişe gidebilirdik...
Sayfa 118
...geçmiş bize gelecekten daha zararsız gelir ya da işte bir şekilde onunla daha kolay baş ederiz.
Sayfa 276
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.