Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin
Merhaba İlhan
İşte Enver Abiyi de getirdik yanına
"Şu dünyada
Ayrılık var
Ölüm var
İlle de zulüm var"
Diyen ozanı.
Gülüşünden su içişine kadar
Halk olan adamı
Mezarlarınız biraz aralı
Ama atsan
Ulaştırırsın herhal sigaranı
İki gözüm ona iyi bak
Dünyaya küskün gitti biraz Zemheride çiçek açmış Acılı, suskun bir topraktır o
Seslenmezsen
Merhaba demez
Hastadır, koluna gir Yürüyemez
Ayakları tutuk.
Bağışla İlhan
Öyle ya
Senin de kaburgaların kırık
METİN DEMİRTAŞ
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi
Gün akşam olur elinde kitaplar
Ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
Bir kez bile unutmadın ‘merhaba’ demeyi
Ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
Bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin
“Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin”
Gün olur akşam olur elinde kitaplar
Ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
Bir kez bile unutmadın "merhaba" demeyi
Ve en yanık türküleri nasıl da söylerdim
Bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin...
Bayılırım şu düzenli dünyaya
Kışı yazı
Baharı güzü
Gecesi gündüzü sırayla.
Ağaçların kökü içerde
Bütün ağaçların kökü içerde
Dalların başı yukarda
İnsanların aklı başında
(Bizim bir putumuz vardı babam da ona hizmet ediyordu. Ben Resulullah'ın peygamberliğini duyduğumda kalktım onu kırdım sonra da Hz Peygamber'e gidip ona şu şiiri okudum):
"Şahitlik ederim ki Allah haktır
Ve taşlardan yapılan ilahları ilk terk eden de ben oldum
Hicret ettiğin halde eteklerini derledim
Sıkıntılı ve meşakkatli yollardan geçtim
Bütün bunları şahsen ve aslen insanların en hayırlısı
Ve göklerdeki padişahın elçisi olana arkadaş olabilmek için yaptım."
Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin...
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi
Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Hala koynumda resmin (N.Hikmet)
Bir şiiri tutup iki ucundan dünyaya doğuruyorum
Bir başak kadar ince veya
Ellerin kadar beyaz
Bir hikaye düşüyor peşime kurtulamıyorum
Sonra birden büyüyor tüm çiçekler
Öteler başaklardan
Romalardan büyüyor
Bir merhaba yoldan çıkıyor nasılsın oluyor
Bir ekmeğin içini oyup kuşlara veriyoruz
Bir kuş selam veriyor geri
Ve bir hayır evet oluyor seviniyoruz
Sen beni öpsen
İstanbul jeopolitik açıdan önem kazanır bakma
Bunlar daha köprü yapıp duruyorlar
Bir şiiri tutup iki ucundan dünyaya doğuruyorum
Bir papatya kadar narin
Ya da gözlerin kadar siyah
Su içerken elimi gördüm
Sessiz sedasız insanca kuru
Sanki Ahmed'in Mehmed'in eli
Merhaba dedim merhaba
Merhaba çalışan eller
Dedim ki elektrik sizinle yanar
Sizinle yürür tren
Sizsiniz dağları devirip
Barajlara suyu getiren
Donatan dünyayı bir uçtan bir uca
Dedim ki tarlalar sizinle yeşil
İnsan sizinle yüce
Oktay Rifat
Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın “merhaba” demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin.
Hâlâ koynumda resmin..