Sandiviçimin son tüketim tarihi dün itibarıyla geçmiş.
Paketinde duruyor hiç açılmamış hava alıp da şişmemiş.
İçindekiler kısmı gayet güzel okunuyor.
Okuyunca diyorum ne kadar da çok vitamin alacağım
Mesela 290 kalori ile ne yapabilirim şimdi ben.
Marka amblemi bana güven veriyor. İçim rahatlıyor.
Salam aynı kırmızılıkta da kaşar salmış
-Şuranda birazcık dert kalmış.
Orası değil ya biraz sağ, azıcık yukarı, heh işte tam orada.
-Geçti mi?
-Hayır, dur ya ben alayım.
-Olmaz Tolga!
-Neden, ne olacak?
-Çünkü o zaman dert sana geçmiş olur.
-Canım o sendeyken dert. Bana geçince benimkilerin arasında belli olmayacak kadar küçük ve yitik kalacak.
-Yine abartmıyor musun? Biraz daha
Her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine
Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan herşeyden
Bir gülden, bir
Ah sevgilim
Şimdi seninle olmak vardı,
Aynı denizi yanyana izlemek.
Belki aynı şarkıyı söylemek.
Derin derin gözlerine dalmak vardı.
Söyleyeceklerinin heyecanıyla
yanmak mesela.
Belki de senden yazılan bir şiiri dinlemek...
Uzak, değil mi?
Hayalinin olurluğuna karşın imkansız.
Yalnız hayal olarak zevk vermek için yaratılmış sanki hepsi.
Ve belki bir gün sevgilim, gerçekleşeceğine olan inançla insan ölmeli.
Bu sabah erken kalktım. Yüzüme üç kez gerçekler çarptım. Kanadı yüzüm, gözüme gerçek kaçtı. Gözümün sulandığını görenler ağladığımı sandı, oysa gerçek gözümü yakmıştı.
Bu yüze gerçek çarpma ve göze gerçek kaçırma beni zinde yaptı. Dışarı çıktım, yolum uzundu. Nicedir yürümeyişlerimle biriken adımlarımı da yanıma aldım. Yorgunluğumu, kendini
Sessiz Sedasız
“İnsan kan kusar ve kızılcık şerbeti içtim der, gözleri kapanana dek koşturur durur çocuklar, bir anne mesela neleri sineye çeker de ‘Siz iyi olun bana yeter’ diyerek geçiştirir, bir adam bir kadını bileğinden tutar ve bilir bunun ne demek olduğunu ama bilmezden gelir, bir kadın hasretinden ölür de söyleyemez ne istediğini, oysa âşık öyle mi? Âşık ah içer ve içtim der. Basar çığlığını, koparır kıyametini, elini masaya vurur, ikisinden birini kırar ve düşünmeden söze girer. Sevgilim, âşık dediğin ah çeker ve ah üfler.”
Bedia Ceylan Güzelce
Gel sevgilim seninle aşağıdaki cümlenin öğelerini ayıralım.
Sen yükleme soru sor, ben belirtisiz nesneyi tutayım.
Müsebbibi kendimin olduğu bir hikayenin yazarıyım
Sudan bahanelerle gidip seni görebilseydim keşke
Evliliğin zararları işte.
ne vardı büyütülecek sorun edecek bu derece
Alıp kaçıracak mıyız seni.
Eskiden o kızı kaçırabilirdim.
Sahi kaçabilir miydik ikimiz seninle.
Seni alsam valizin. Valizini taşısam çocukların
Küçüğü kucağına versek büyüğünü ne yapacağız.
Ya ağlarsa ya gitmek istemezse ya bağırıp onu çağırırsa
Baba baba bababaa diye.
Ona ne diyeceğiz.
Onu senden önce ben.... bunda haksızım bak
Onu senden çok ... bu süper buradan yürü.
Cümle bilgisi cümlede anlam hep bir amaç sonuç neden sonuç ilişkisi
Ayak üstü konuşabileceğimiz bir yer olsaydı mesela
Sonu kötü biten filmlerden esinlenilmiş şiirler okurdum sana.
Özledik be özlettin be kendini diye en sonunda içtenlikle pişmanlığımı vurgulardım.
İstediğin kadar soru sorabilirdin hepsini noktası virgülüne cevaplardım
Sabaha uyanınca eminim sen benden misliyle pişmanlık duyacaktın.
İşte kolunu bacağını ayıracağımız o merakla beklediğin cümle.
Meyraya bakarak ben K. alıp buradan gidiyorum dedi.
Sen artık bizim beka meselemizsin.
Yaşadığımız onca şeyden sonra bile.