Bir gün eşi Mevlana hazretlerine sorar;
-Bu kadar aşıksın Mevlaya, şükürler olsun bu aşkı yaşayıp yaşatana..
"Peki bana ne kadar aşıksın" diye sorar.. Mevlana şöyle cevap verir;
Sen benim;
-Yaratan'dan ötürü yaradılanı sevişim,
-Bir adım gelene on adım gidişimsin...
-Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin...
Sen benim;
-Bugünüme şükür,
Yarınıma dua edişim,
- -Azla yetinişim,
-Çoğa göz dikmeyişimsin,
Ve Sen benim;
Kapanmayan avuç içimsin...
Aşka uçma, kanatların yanar.
(Sadi ŞİRAZİ)
Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar?
(Mevlânâ)
Aşka uçtuktan sonra kanadı kim arar?
(Yunus EMRE)
Siktir et aşkı uçmayı. At ızgaraya kanadı, aç 100'lük rakıyı.
(Mert IŞIK)
Mevlana Mesnevi'nin birinci cildinde Eshab-ı Kehf'in uykusunu, bâtıni dünyaya yolculuk olarak yorumlar. Bu uykuyu insanın dünyadaki yanılgı gölgelere gözlerini kapaması fakat bu gölgelerin ardındaki asıl gerçekliğe gözlerini açması olarak yorumlar. Yeni Platoncu yaklaşım burada Eshab-ı Kehf kıssası ile açıklanmaya çalışılmıştır. Onlar sağa sola çevirilseler de, uykularına devam ederler. Yani dünyevi işlerle uğraşsalar da hayattan kopmuşlardır. Zamanın uzunluğu kısalığı gibi konular, dünyevi ve gerçekliği yansıtmayan olgulardır. Eshab-ı Kehf'e nasıl uyudukları üç yüzyıl bir an gibi geldiyse bu yoldaki biri içinde durum böyledir.