Tedavisi olmayan ümitsizlik hastalığına yakalanmış filozof Nietzsche ve onu tedavi ederken kendini de tedavi eden ünlü Doktor Breuer arasında geçen konuşmalardan oluşan kitaptır ve Freud'a sık sık yer verilmiştir. Nietzsche ile Doktor Breuer arasıda geçen diyaloglar oldukça etkileyicidir. İkisinin farklı konularda yaşadığı çaresizlikler, yaşamın bazı anlarına sıkışıp kurtulamamaları, kendilerine uzatılacak bir yardım eli beklemeleri ve çıkış yolunu birbirlerinde bulmaları...
Nietzsche'yi anlamak kolay değildir. Zira kendisi bir doktora içini dökerken değil, kırbaçlanan bir ata sarılırken ağladı 19. yüzyılda. Biz bugün bir avuç insan, faytonları tartışmaya ancak başlayabildik.
Varoluş, psikoterapi, edebiyat ve felsefenin bir arada olduğu; okudukça insanı afallatan ve içten içe değişmeye, bir şeyleri anlamaya ve sorgulamaya iten nadir kitaplardan. İnsanın kendini tanıması ve sorgulaması adına çok faydalı bir kitap olduğu naçizane fikrimdir..
Not: Kitapta geçen olaylar gerçek değildir. Yazarın hayran bırakan hayal gücü ve aynı zamanda yaşamış bu insanları böyle güzel birbirine bağlaması da ustalığının göstergesidir bence.
Geçtim!
Dönüp sırtımı kalabalıklara
Kanayan yerlerime iki kat fondöten sürüp
(Baba beni makinist yap)
Gençtim, bilmiyordum o zamanlar
Gitmeye yeltenmenin gitmek demek olmadığını.
Şimdi bütün ağrırken, tırnaktan saç diplerime
Ağaramazken şafak ve ağlarken mütemadiyen
(Baba beni depresyona sok)
Doğru ne yanlış ne hepsi iç içe geçmişken
Sen varken tek güzel olan, bırakıp nasıl gideyim?
Geçtim!
Dönüp sırtımı kalabalıklara
Evim bildim seni, geçmişim ve geleceğim
Oralarda bir yerdeyken sen ve en güzel ihtimalken
Bir şey gelmiyor elimden
(Baba benim kafama sık!)
N'olur bana bir şey söyle ne yaptığımı bileyim
Ne eksikse sen tamamla, son derece yorgunum
Çok uykum var, öp beni, öpersen ne güzel uyurum
(Baba beni ona götür..)
Ali Lidar