Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

m.ertan

m.ertan
@msimurg
lisans
36 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Türk Maarifi
"Felsefe dersleri duşündurmüyor,ezberletiyordu"
Sayfa 42 - dergahKitabı okudu
Reklam
Önsöz
"Öğrencilere devamlı başarı odaklı eğitim ve hayat tarzı aşılanmaktadır.Oysa birinci onceliğimiz başarilı olmak değil,erdemli,merhametli ve adil insan olmaktır.Öğrencilerime her zaman önce ahlaklı ve merhametli olmalarını daha sonra akademik anlamda iyi olmalarını öğütlerim. Kemal Sayar'ın dediği gibi ,' Başarıli olmanın tanimını degistirmeliyiz.Başarılı olmayı sadece akademik anlamda ilerlemeye hapsetmemeliyiz.insana,tabiata,canlilara şefkatli davranan bir insan başarılı değil mi ?Hiroşima ve Nagazaki'yr atom bombalarinı yağdiran insanlar yaptikları isten dolayı pekala başarılı insanlardı fakat adil,merhametli ve erdemli insanlar değillerdi."
Sayfa 14 - girdapKitabı okudu
"Kur'an,gelecekle ilgili pasajlarda bile mazi sigası kullanır.Cennet veya Cehennemi olmuş bitmiş gibi anlatması,cehennemlik veya cennetlikleri önceden belirlediği manasında değil,Allah'ın zamandan münezzeh olduğunu gösterir"
Sayfa 60 - düşünyayıncılikKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Eğer temelde olumlu yaklaşımlara sahipsek, hayattan zevk, doyum ve mutluluk bekliyor ve bunların düşünü kuruyorsak, bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri, durumları ve olayları yaratır ve kendimize çekeriz. Böylece, kurduğumuz düşlere ne kadar fazla pozitif enerji yüklersek, o düş yaşamımızda o kadar çabuk ve yoğun bir biçimde gerçekleşmeye başlar."
"İnsanın kendiyle baş başa kalmaya, içe doğru derinleşmeye, yaşamı telaşsız gözlerle seyretmeye, duygusal bir dinginlik içinde kahve yudumlamaya ihtiyacı vardır... Bu lüks değil, ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç giderilmediğinde kişi gergin ve huzursuzdur. Ayrıca duyguların yönetilebilmesi için yavaşlamak bir ihtiyaçtır. îç telaşı yüksek, aceleciliği belirgin bir kişinin duygularını yönetmesi neredeyse imkânsızdır."
Reklam
" Farkındalığı yüksek olan kişi ise, gerek zihninde gerekse gerçek yaşamda olumsuz sinyaller aldığında, kendini kötü hissettiren duruma odaklanmaz, duygularına odaklanır. Bir olumsuzluk karşısında olumsuzluğu yok etmek için savunmaya girişmez, duygularının kendisini yönetmesine karşı direnç gösterir, duygularmı yönetmeye çahşır. Eğer bunu becerebilirse, kendini adım adım güçlendirir. Bir süre sonra artık duyguları onu değil, o duygularını yönetmeye başlar."
"Beden dilinde kalite; Otururken, kalkarken, kendinize telkinde bulunun: “Ben bir hanımefendiyim (beyefendiyim)” diye seslenin kendinize... Bedeninizden keyif alın, sevin kendinizi... Kendinizi aynada seyredin, beğenin... Kendinizi beğenmenin kibir olmadığını bilin... Kibir, başkasını beğenmemektir... Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve barışın kendinizle... Takı takın... Güzel giyinin"
"Düşüncede kalite; Artık olumsuzluklara odaklanmayın... Olumsuz olaylara odaklandıkça yaşammızm kalitesinin düştüğünü görün... Her olumsuzluğu görmeye çalışmayın... Biraz da görmezden gelmeyi becerin... Her şeyi düzeltmek, tamir etmek, iyileştirmek için gereksiz bir çaba içine girmeyin, buna ömrünüzün yetmeyeceğini bilin... Duyarsız veya farkındahgı düşük kişi- lerle tartışmayın, onları düzeltmeye, değiştirmeye kalkışmayın... Herkesi olduğu hali ile kabul edin; becerebildiğiniz kadarıyla insanlarla iletişiminizi devam ettirin... Kimseyi suçlamayın, herkesin bir hikâyesinin olduğunu tebessümle seyredin... "
"Birçok kişi kişiliğin sabit, değişmez olduğunu zanneder. Halbuki kişilik, yaşanmışlıklarla biriken hisler bütünüdür. Kişi, içindeki hisleri ve zarara uğramış duyguları onardıkça, olaylar karşısındaki duruşu, yaşama bakışı, kendilik algısı değişir. Bir başka deyişle, kişiliği değişir."
"Okullar artık televizyon tarafından özürlü hale getirilmiş çocuklarla dolu. Öğrenme güçlüğü veya dikkat eksikliği gibi sorunlar günümüzde çok daha fazla teşhis ediliyor. Çocukları okullarda tutmak eskisinden daha zor. Beyin, televizyonun zehirli etkisiyle hıza alıştırılıyor. İmgelerin hızla değiştiği, şeylerin patladığı, şiddetin sıradanlaştığı, dilin giderek daraldığı bir medya ortamı içinde çocuklar; ders çalışmak, kitap okumak veya düşünmek gibi yavaşlık ve dikkat gerektiren eylemleri yapamaz hale geliyorlar."
Reklam
"Dünya üzerindeki pek çok toplum, aileyi ‘kalpsiz bir dünyada son sığınak’ olarak görür ve onun kalbi ve ruhu olarak anneyi korur, destekler ve kutlar. Modern dünyada anneliğin de tenzil-i rütbeye uğratıldığını görüyoruz. Annelik artık bıkkın, özgüveni düşük ev kadınlarının mesleğidir. Çocuk çok fazla zaman ve adanmışlık istiyor, ona verilecek zamanın maliyeti kariyer yürüyüşünde uzun bir duraklama olacaksa kadın annelik konusunda mütereddit kalıyor"
"İnsan, değiştiremeyeceği karşısında, kaderine rıza göstermeyi bilmeli. “Kaderini sev” demişti Nietzsche, “kaderini sev ki o senin hayatındır.” Hepimiz kırılgan varlıklarız. Hayat hakkında bir düş kuruyoruz, sevdiklerimizle sonsuza dek birlikte olacağımızı, bela ve musibetlerin bize erişmeyeceğini hayal ediyoruz. Oysa hayat yordanamıyor. Ani sıçrama ve kırılmalarla seyri birden değişebiliyor. Hayat ırmağımız, bazen karmaşalar, beklenmedik olaylar, tesadüflerle yatak değiştiriyor ve bizi hiç ummadığımız bir menzile ulaştırıyor. Ona diyorum ki, “Derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev.”
"İşte modern Batı uygarlığında yaşlılığın kapıları bütünlüğe değil de ümitsizliğe açılıyor. Hayatı üretim ve tüketimden ibaret sayan, ‘üretip tükettiğin kadar varsın’ diyen, reklamlarla kışkırtabileceği yaş dilimlerini kutsayan ve yaşın getirdiği bilgeliği yok sayan bir anlayış. Ölüm korkusu bir hayalet gibi yaşlı insanın yolunu kesiyor ve onu bu ileri yaşlarında hayata coşkuyla katılmaktan alıkoyuyor. Ölümü durdurma sapkınlığı, modern tıbbın kisvesine bürünerek büyük bir endüstriye dönüşüyor"
"Modern dünyada istenmeyen, hayal kırıklığı yaratan her seçim, hatta umulduğu kadar haz vermeyen her olumlu yaşantı bile, kişinin kendi kendisini suçlamasına yol açmaktadır. Kişi, tercih etmediği imkânlar ve kaçırdığı fırsatlar yüzünden pişmanlık duymakta, refah ve bolluğun ortasında mutsuz ve tatminsiz kalmaktadır. Modern dünyada klinik depresyonun bu kadar yaygınlaşmasının önemli nedenlerinden birisi de budur."
"Zamanın hızlanması, yavaşlık ve dikkat isteyen uğraşıları rafa kaldırıyor. Çocuklarla ve eşle, sadece onların istekleri gözetilerek geçirilen zaman, adeta ‘kayıp’ olarak algılanıyor."
62 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.