Harvard Üniversitesi Simge-Bilim Profesörü Robert Langdon, Paris'te iş gezisindeyken, gece yarısı, Louvre'un yaşlı müdürünün ölü bulunduğu haberini alır. Langdon ve yetenekli Fransız kriptoloji uzmanı Sophie Neveu, cesedin etrafındaki izleri takip ederek bu garip esrar perdesini araladıkça, ipuçlarının onları Da Vinci'nin tablosuna götürdüğünü keşfederler. Büyük usta bu sırrı herkesin görebileceği bir yere, ünlü eseri Mona Lisa tablosunun içine gizlemiştir.
Bu kitap Dan Brown ile tanışma kitabım.Ve şunu söyleyeyim.Tek kelimeyle MÜ KEM MEL.İlk sayfalardaki gerçek bölümünü okuyunca merakım dahada artmıştı.Kitapta özellikle gizli tarikatlardan bahsedilmesi beni çok etkilemişti.Bu kitabı bitirdikten sonra birçok araştırma yapmıştım,Leonardo Da Vinci'ye olan ilgim başlamıştı.Bu kitap birçok yeni şeylerle karşılaşmanızı sağlıyor.Buram buram emek, araştırma kokuyor.
Son olarak Dan Brown'un etkilendiği kitapları araştırmıştım.Kutsal Kan Kutsal Kase kitabı karşıma çıkmıştı.Kitabi okuyanlar anlar.Kitabin basımı yok.Ama sahalarda bulabilirsiniz.
Güzel okumalar!
Serinin favori kitabı oldu . Dünyanın en güzel kitabı Özellikle sihirli yaratıklar olması en iyi yönüydü benim icin keske boyle bir evren olsa ve ben büyüzoolog olsam yeri geldi fantastik canavarlar n. N. Kitabindan resimlere baktim mu kem mel bir kitap
Yorum spoiler içerir.
Binbir Gece Masalları “retelling”i olan Gazap ve Şafak kitabına geçmeden önce size bir 11 Gece Masalları anlatmak istiyorum. Kitapla alakalı, bir hayli kısa ve dramatik bir masal kendisi. Okuyucularına şimdiden teşekkürler. Kanalıma abone olmak için- Şey, bu burada denmiyordu tamam tamam. Bunlar hep kitabın yan
Öncelikle bu kitapla nasıl tanıştığımı anlatarak kitap incelemesine geçeyim.
Van Gogh hayranı olduğumu burada pek bilen yoktur. Ama en son Meltem Hanımın Theo'ya Mektuplar için olan incelemesini okuduğum zaman kendisini çok kıskandım, kendisinde zaten Vincent'ın tablolarının yapbozu da vardı. (Bu aramızda kalsın :D)
Kendisinin güzel mi güzel
Mü-kem-mel!!!
Üstü örtülen gerçeklerin bu kadar yalın ve etkili bir şekilde anlatıldığı bir kitap daha önce okumadım sanırım. Kitabı okurken adeta iki karakterinde yerine geçiyorsunuz. Sanki onların bir parçasıymışsınız ve yaşadıkları acıları tek tek yaşıyorsunuz.
Yaşamın acımasızlığı tüm benliğinizi alıkoyuyor. Bir yerden sonra onların sesi olmak istiyorsunuz ama sesinizi kısan bir şeyler var.
Kitabın ilerleyişi o kadar akıcı ki elimden bir saniye bile bırakmak istemedim. Ölmeden önce okumanız gereken 20 kitap arasına girebilir...