Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hanife Başer

Hanife Başer
@muallime_hnf
Öğretmen
Lisans
İstanbul
10 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
Reklam
Hayat duygularla çalışılacak ve resmedilecek bir kompozisyon, aynı zamanda mantıklı yazılacak bir rapor gibidir.
Bu dünyada birinin diğerini anlaması o kadar kolay bir şey değil.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Siz insanlar,” dedim. “ bir şey hakkında konuşurken, hemen şöyle söylemek zorunda hissediyorsunuz kendinizi: ‘Bu aptalca, bu akıllıca, bu iyi, bu kötü!’ Bütün bunların ne anlamı var? Sırf bunları söylemek için mi bir olayın içyüzünü araştırıyorsunuz? Onun niçin olduğu, niçin olması gerektiği şeklindeki sebepleri kesinlikle açıklayabiliyor musunuz? Böyle yapsanız, yargılarınızda bu kadar aceleci olmazdınız.”
..Tanrı’nın bize her gün sunduğu güzel şeylerin tadını çıkaracak kadar kalbimizin kapıları açık olursa, başımıza gelen kötü şeylere katlanacak gücümüz olur.
Reklam
Biz insanlar güzel günlerin azlığından, kötü günlerinse çokluğundan sık sık yakınırız.
...en katlanılmaz olan da onların sözde dostluk gösterileriydi.
...ancak saygı görmek adına alt tabaka insanlarından kendini uzak tutmak gerektiğine inanan kişi, yenilgiden korktuğu için düşmandan saklanan bir korkak kadar eleştiriyi hak eder.
Üst sınıfın insanları, alt sınıfa karşı her zaman soğuk bir mesafe içinde, sanki yakın davransalar bir şey kaybedeceklermiş gibi; bir de düşüncesizler ve başkalarına kötü niyetle takılmaktan hoşlananlar var, kibirlerini zavallı insanlara daha çok hissettirsinler diye onların seviyesine inmiş gibi davranıyorlar.
-geçip giden şimdiyi yaşamak yerine, geçmişte kalan bir sıkıntının hatıralarını anımsamak için hayal gücünü bu kadar zorlamasalar.
Reklam
Acının insanlarla paylaşıldığı takdirde azalacağı konusunda kuşkusuz haklısın, değerli dostum...
Kendi gönlünden haberdar olmayan kişi nasıl olur da başkasına yol bulabilir?
“Yılın en uzun gecesinin hangi gece olduğunu müneccimler ile takvim düzenleyenler değil, ancak gama müptela olmuş âşıklar bilir”
Ve son:”Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez.”
Gerçeği kabullenmek ise trajedidir tam anlamıyla. Modern zamanların illüzyonuyla sarhoş olan insanlar için gerçeklik hep trajktir. Yaşadıklarının bir kıyafet balosu olmadığının farkıba varmak şaşırtır onları.
Reklam
Başkalarının düşüşleri, anlatılması en kolay hikâyelerdir nasılsa.
Bir kez tercih ettin mi geriye dönemezsin zaten. Her şeyiyle yaşamından bir parça haline gelmiştir. Kimi zaman gülümseten, kimi zaman da utançtan alnını çatlatan tercihler...
Oysa ihaneti içselleştirmiş ve adeta üzerinde şık duran bir aksesuar gibi taşıyan insanların yaşadığı bir kent burası. İhanetin sınırlarını zorlayan insanlarla dolu ortalık. Ailesine, sevgilisine, arkadaşlarına, kendisine, dünyaya, kelimelere, kuşlara ve etrafında, zihninde ne varsa ihanet edebilmeyi doğal bir yaşam alışkanlığına dönüştürmüş insanlar topluluğu. İhanet edilmemiş ne kaldı ki?
“Ben koşmam, diye düşünüyordu. Hayır, ben koşmam, ben yerimde dururum: koşan sürekli başkalarıdır ve ben yerimde durdukça koşanlar benim eksenimde koşuşur..”
Sayfa 21
Anlatamıyorum. Bulantıya benziyor bu, ama aynı zamanda onun tam tersi. Sonunda başımdan bir serüven geçiyoe, kendimi sorguya çekince, kendimin kendim olmaklığımın ve burada bulunmaklığımın başımdan geçtiğini görüyorum..