Bin Muhteşem Güneş
Khaled Hosseini'nin yazmış olduğu bana göre üçleme diyebileceğim kitapların ikincisi.
Yine Uçurtma Avcısı'nda olduğu gibi, Afganistan'da geçiyor. Bu sefer orada şeriata, savaşa, anneliğe, aşka boyun eğen kadınların hayatlarına konuk oluyoruz.
Kitap boyunca boğazımıza sımsıkı sarılan bir hüzün var, hiç bitmiyor, kitap bittiğinde bile, yaşananların gerçek olduğunu ya da gerçek olabileceğini bilmek taş gibi oturuyor göğsümüze.
Bir Harami'nin, (evlilik dışı ilişkiden olan çocuk) Meryem'in hayatıyla başlıyor kitap. Annesi bir evde hizmetçiyken, ev sahibiyle olan ilişkisinden doğan Meryem, annesinden başka üç eşi ve bir sürü çocuğu olan bir baba, bir tepede bütün günahların taş taşınarak ödenebileceği düşüncesiyle Meryem ve annesi için yapılmış küçücük bir kulübe ve orada geçen 15 yıl.
Sonra savaş, sefalet, acı.
Din kisvesi altında mahvedilen hayatlar, savaş yüzünden yolları kesişen kadınlar, çocuklar. Bir yer kapma savaşında yitip giden onca yaşamın öyküsü.
O kadar acı çekersiniz ki bazen, üzerine gelen bütün mutluluklar buruk kalır biraz. Bu kitapların sonları da öyle. Acının zirvesini gördüğünüz halde, mutluluğun sadece ucundan tattırıyor, buna da şükür diyorsunuz onca acının üstüne.
İyi okumalar!