O İŞTE FİRENGİZ
Duam kadar yol gittim,
Gidebildiğime gittim.
Belki rastlaşırız,
Bir zaman içinde,
Aynı hayatta.
Güneş battı ama benim önüm aydınlık,
Gidebildiğime gittim bozkırımı.
Tepemde ay aydınlık,
Güneş ile aşk yaşarken,
Bence daha erken karşılaşmalıydık.
Ah haykırmalı içimden geldikçe,
Saçlarında şarkılardan eğlence,
Hep olmalı, olabilmeli...
Ah bende ki müptezellik,
Sonu bitmez mucize...
AYKUT BARIŞ ÇELİK
METANET ANITI
Saatler oldu,
Günler geçti.
Bir kazanın içinde,
Durduk yere mutlu oldum.
İnsanlar gördüm,
Dağımdaki taşlara benzerler.
Değişip duran mevsimler içinde,
Hakikat odur ki; bu çağ, geçmiş hiçbir çağa benzemiyor. Bin bir türlü meziyet, bin bir türlü eziyet, bin bir türlü nimet, bin bir türlü zeval, bin bir türlü izzet, bin bir türlü zillet, bin bir türlü hål, bin bir türlü muhal, bin bir türlü iyilik, bin bir türlü kötülük, tahrik, tahrif, tahrip, tehdit, telkin, tesir, te- mayül, tereddüt ve
FOLLUK i. (yun. pholia, “yuva”dan) Dişilik
organı. • Makat, anus. • Fahişe. • Edilgin
eşcinsel erkek: “işin gerçeğini konuşalım,
ağızlarınızdan yeni yumurtlamış tavukların
sesleri geliyor! Folluksunuz sizler, folluk!"
(Y. Kenan Karacanlar, Babıali Kaldırımlarında Bir Adam). • Sözcük, genellikle bir aşırılığı belirler; organlar için, genişlik, gevşeklik; kişiler için düşüklük, müptezellik anlamı taşır: "Kelle yumruk, alt damar marpuç, kulak pulluk gibi / Çıktığı yer kalmalı virane bir folluk gibi. ” (Neyzen Tevfik,
kıta).
Bilim ve sanatta ilerilik bile çıplaklıkla ölçülür oldu. Bu müptezellik maalesef tüm dünyayı saran habis bir ur gibi güzelliğin yerini çıplaklık almış, kadın cinsiyetinden engelsiz ve sınırsız pay alınacak bir hayvan derecesine düşürülmüştür. Bunu görmemek için kör olmak lazım gelir.
Sayfa 26
..aşkın hududu, vatanı yoktur. Aşkın vatanı belki de yalnızca yaratılmış olmasıdır. Yani kendisi yine kendisinin vatanıdır. Sınır dinlemez. Aidiyet hissetmez bir yere. Felah ve refah yoktur aşkta. Rezillik ve müptezellik vardır.
