Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonuca kadar O, ölümsüzdür. Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askeri dehası kadar siyasi görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Hz. Muhammed bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. O'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritayabaksınlar ve Bedir destanını okusunlar. Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslüman'la mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir. O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır.
M. Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 100, 1945, s. 3
Mustafa Kemal Atatürk
Atatürk'e zaman zaman yalakalık ve şirin görünmek amacıyla ona kendi başarısı ve peygamberin başarısı arasında kıyaslamalar yaptırmak istemişlerdir. Bunları çok iyi bilen Atatürk, mütevazılığını her fırsatta korumuş bunu yaparken Peygamber'e olan sonsuz hürmetini de şu sözlerle dile getirmiştir: " O, Allah'ın birincisi ve en büyük kuludur. Onun izinde bu gün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat O sonsuza kadar ölümsüzdür."
Reklam
Taarruz Kavramı
Savaş demek taarruz demektir. Savaşın bir bilim ve sanat olarak tanınması yalnız taarruz uygulamasıyla olmuştur. Savaştan verim ve sonuç da ancak taarruzla elde edilebilir. Taarruz eden veya hiç olmazsa bu düşünceyi koruyarak fırsat bulduğunda uygulamaya girişen, daima kazanır. Savunma olumsuzdur. Savunmanın en büyük yararı olsa olsa kaybetmemek olur. Fakat bu da geçicidir. Savaştan amaç ise düşmanı imha etmek ve dağıtmaktır ki, bu da yalnız taarruzla olur.
Sayfa 67 - İş Bank. Kült. Yay.Kitabı okudu
Savaş demek taarruz demektir. Savaşın bir bilim ve sanat olarak tanınması yalnız taarruz uygulamasıyla olmuştur. Savaştan verim ve sonuç da ancak taarruzla elde edilebilir. Taarruz eden veya hiç olmazsa bu düşünceyi koruyarak fırsat bulduğunda uygulamaya girişen, daima kazanır. Savunma olumsuzdur. Savunmanın en büyük yararı olsa olsa kaybetmemek olur. Fakat bu da geçicidir. Savaştan amaç ise düşmani imha etmek ve dağıtmaktır ki, bu da yalnız taarruzla olur.
Cumhuriyet'in ilanı üzerine Satı Bey okullarını kapatıp Şam'a gitmeye karar verince Atatürk kendisini Ankara'ya çağırarak: - Sizin, der, ne kadar nitelikli bir eğitimci olduğunuzu biliyoruz. Neden burada kalıp çabalarınızı devam ettirmiyorsunuz? Sizin gibi eğitimcilere çok ihtiyacımız var... Çalışmalarının Mustafa Kemal tarafından takdir edilmesi çok mutlu eder Satı Bey'i ama cevabı olumsuzdur: - Siz Türk'sünüz Paşam! der. Ben Arap'ım! Osmanlı'da beraberdik. Ama artık Osmanlılık kalmadığına göre bir Arap olarak kendi toprağıma gitmeli ve kendi halkımın eğitimine hizmet etmeliyim. Atatürk üstelemez ve: - Nasıl isterseniz... demekle yetinir. Ayrılırken de ''Burayı, daima ikinci vatanınız bilip ne zaman isterseniz gelebilirsiniz...'' diye ekler.
Savaş demek taaruz demektir...
Savaş demek taarruz demektir. Savaşın bir bilim ve sanat olarak tanınması yalnız taarruz uygulaması ile olmuştur. Savaştan verim ve sonuç da ancak taarruzla elde edilebilir. Taarruz eden veya hiç olmazsa bu düşünceyi koruyarak fırsat bulduğunda uygulamaya girişen, daima kazanır. Savunma olumsuzdur. Savunmanın en büyük yararı olsa olsa kaybetmemek olur. Fakat bu da geçicidir. Savaştan amaç ise düşmanı imha etmek ve dağıtmaktır ki bu da yalnız taarruzla olur.
Sayfa 67 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
- Bağımsızlık, özgürlük, ulusal kimlik, ekonomik gelişme, bilim, dil, sanat vs. bunların hepsinin, düşünceyi ve kurumları dar kafalı bir anlayışla dinselleştiren geleneksel kalıpların baskısından kurtarılması yoluyla elde edilebilecek ve geliştirilebilecek durumlar olduğunu görmüştür. Atatürk'e gelinceye kadar hiç kimse, Osmanlılığın ve mezhepsel geleneksel düzenin, artık bir imparatorluğu yaşatabilecek bağ olmaya yeterli olamayacağını görememiştir. Bu zamana kadar yönetici ve aydın kesimi, hep mevcut düzeni yıkımdan kurtarmak için olağanüstü gerekçeler ileri sürmüşlerdir. Örneğin dönemin bir çok aydınlarının yanında Namık Kemal'in, ''Acaba bu dünyayı insanoğullarına gerçekten bir çile yeri etmede, Gelenek dediğimiz yanlış inançlar karışımından daha büyük hizmet etmiş bir şey var mıdır? Ölüm korkunçtur ama bir anda geçer. Gelenek ise ölümsüzdür. Gelenek insanın her şeyine karışır. Ona her yönden işkence eder. Gelenek tutsaklıktır. Bir ulusun ilerlemesine doğru bir ölçü aranırsa , bireylerin geleneğe saygı gösterme ölçüsüne bakılsın. Biz eğer ilerlememizin alın yazısını bu ölçü ile belirlemek istersek, kendimizi ağlanacak bir durumda buluruz.'' diye feryat ederken, bir başka Türk aydını Ziya Gökalp ''Türk milletindeniz, İslam ümmetindeniz, Batı medeniyetindeniz'' sloganıyla mevcut düzeni yaşatmaya çalışıyordu.
Hz Muhammed, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir. Fakat o sonsuza kadar ölümsüzdür. (Gazi Mustafa Kemal Ataturk)
Sayfa 362 - KırmızıKediKitabı okudu
Atatürk, başka bir konuşmasında Hz. Peygamber (S.a.v) hakkında şöyle diyor: “O, Allah’ın (c.c) birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde milyonlarca insan yürüyor... Benim, senin adın silinir; fakat O sonsuza kadar ölümsüzdür.” Mustafa Kemal ATATÜRK
Sayfa 112 - KriptoKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.