Atatürk ve eğitim:
Milletin sırtından ve kafasından koparıp atmayı düşündüğü eğitime bir örneği de gene aynı konuşmasında vermişti: Hoca efendi bu fikrini izah için "Vettini vezzeytuni ilah..." ayetini kendince tefsir ettiler. İncir ve zeytin çekirdeğinden düstur çıkardılar. Birindeki kesreti diğerindeki vahdeti işaret ettiler. Ayetin medlulu bu mudur? Değil midir? Bir şey demeyeceğim. Yalnız bu seyahatim esnasında bittesadüf bu ayetin mazmununu ben diğer bir hoca efendiden sormuştum. Bunun için yarım saat kadar mütalaaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Ömrünü medreselerde ulum-i diniyye tederrüs ve tedrisiyle geçiren bir zat bir kitabın bir satırını Türkçe ifade edebilmek için böyle bir ihtiyaç dermeyan ederse, millet, efrad-ı millet ne desin? Onun için efendiler genç neslin dimağını yormadan onun her şeyi ahz ve bel'e müsait elvahı, hakikat izleriyle tezyin olunmalıdır. Bunun aksi yönünde gelen tekliflere ne derece öfke ve şiddetle baktığı da 18 Eylül 1924 Perşembe günü aynı Karadeniz seyahati esnasında Rize ve Atina (bugünkü Pazar ilçesi) müftülerinin medreselerin tekrar açılmasını isteyen dilekçelerine verdiği cevapta açıktır: Tevhini tedrisat mı istiyorsunuz? Bu millet mektep yapmayacak mı? Şimdiye kadar geri kalmamızda en büyük amilin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Hayır! Medreseler açılmayacaktır, iaşenizi mi düşünüyorsunuz? Müsterih olun, ibadetinizle uğraşın, bırakın bu milleti. Yoksa bu kararı veren Meclis'te sizden büyük alimler mi yok? Millet bildiği gibi yapacak. Bu sözleri hiddetle sarf ettikten sonra yanında duran valiye dönerek, "Bu adamlar burasını İran gibi mi yapmak istiyorlar?" demiştir.
Sayfa 115 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Atamın dediğine bak: "İran gibi mi yapacaklar?!?!" Şeey...
Milletinin sırtından ve kafasından koparıp atmayı düşündüğü eğitime bir örneği de gene aynı konuşmasında vermiştir" Hoca efendi bu fikrini izah için "Vettini vezzeyini ilah ayetini kendince tefsir ettiler. Incir ve zeytin çekirdeğinden ayer sikardilar. Birindeki kesreti digerindeki vahdeti a dustur er. Ayetin mediûlu bu mudur? Değil midir? Bir şey dermeyeceğim. Yalnız bu seyahatim esnasında bittesadur bu ayetin mazmununu ben diğer bir hoca efendiden sor muştum. Bunun için yarım saat kadar mütalaaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Ömrünü medreselerde ulûm-i diniyye tederrüs ve tedrisiyle geçiren bir zat bir kitabın bir satırını Türkçe ifade edebilmek için böyle bir ihtiyaç dermeyan ederse, millet, efrâd-ı millet ne desin? Onun için efendiler genç neslin dimağını yormadan onun her şeyi ahz ve bel'e müsait elvâhı, hakikat izleriyle tezyin olunmalıdır. 26 Bunun aksi yönde gelen tekliflere ne derece öfke ve şid- detle baktığı da 18 Eylül 1924 Perşembe günü aynı Karadeniz seyahati esnasında Rize ve Atina (bugünkü Pazar ilçesi) müftülerinin medreselerin tekrar açılmasını isteyen dilekçelerine verdiği cevapta açıktır: Tevhini tedrisat mı istiyorsunuz? Bu millet mektep yap- mayacak mı? Şimdiye kadar geri kalmamızda en büyük âmilin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Hayır! Medrese ler açılmayacaktır, iaşənizi mi düşünüyorsunuz? Müsterih olun, ibadetinizle uğraşın, bırakın bu milleti. Yoksa bu karan Veren Meclis'te sizden büyük âlimler mi yok? Millet bildiği gibi yapacak. Bu sözleri hiddetle sarf ettikten sonra yanında duran valiye dönerek, "Bu adamlar burasını İran gibi mi yapmak istiyorlar?" demiştir.
Reklam
TÜRKİYE ARKEOLOJİSİ
“Türkiye medeniyetler arasında köprüdür, tarihi zenginlikleri sonsuzdur” gibi pek bilmeden, bilip düşünmeden tekrarladığımız sloganlar vardır. Oysa bunları belirli bir bilgiye oturtarak düşünmeye, mütalaaya almamız lazımdır. İçinde bulunduğumuz Akdeniz kuşağı; İspanya, Güney Fransa, Yunanistan ve Anadolu, güneyimizde de Kuzey Afrika kıyıları ve
Mütalaaya açıktır!
Arkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur. O hastalık marazı da, ulûm-u akliyeye tevaggul etmek nisbetindedir. Demek manevî olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevk eder. Ve akliyat ile iştigal eden, emraz-ı kalbiyeye mübtela olur.
undefined