Kabusların uzun sürdüğünü sanırdınız bu hissiyattan kaynaklanan bir düşünceydi aslında. Öyle can sıkıcı ve rahatsız edici gelirdi ki bir dakikaya bir ömür acısı gömülmüş gibi hissederdiniz. Oysa Zehra Özcan'ın kabusu öylesine hızlı gerçekleşti ki gözlerini kapatıp açtığında gelinliğe hapsedilmiş halde buldu kendini.
Ölünce ben de herkes gibi Yarım Dünya'ya girdim ama Ruh Âlemi'ne varamadan Büyük Bölünme meydana geldi. O zamandan beri binlerce yıldır Yarım Dünya'ya sıkışmış haldeyim. Herkes de o zamandan beri benim gibi bu aleme hapsolmuş durumda.
Üç Âlem'in, yani Ruh Âlemi, Ten Âlemi ve Yarım Dünya'nın bağlantılı olması gerekiyor. Vakti gelince birinden ötekine geçmeliyiz, her birey yaşar, ölür, yarı yaşar, sonra ruh olur ama birisi ya da bir şey kutsal döngüyü bozdu. Âlemlerimizi yenilenemez bir çürümeye mahkum etti. Nedenini bilmiyorum! Nasıl olduğunu da bilmiyorum! Tek bildiğim tamamen dağılıp gitmeye çok yakın olduğumuz. Bir çözüm bulmak için uzun zamandır arşivimi araştırıyorum ama bitmemiş kitaplarda cevabı bulmak imkansız.
Evet kitaplardan konuşuyorduk; sinemadan ve müzikten. Kendimi kaybederim bu konularda konuşurken. Beğendiğim şeyleri hiçbir sınırlama duymadan överim. Her beğenen ukaladır, olmalıdır.
Seninle konuşmanın özel grameri: Hemen hemen her cümle "hatırlıyor musun" sorusuyla biter, ortak geçmişimizin g'si büyük yazılır, eylemlerimizin kipi daima güzel geçmiş zamandır ve Çetin ile Ender'i birbirine bağlayan bağlaçlar saymakla bitmez.
Allah'ım ne kadar mutluyduk! Birbirimizden öyle gördüğümüz için sanırım, pisboğaz olmayan insanlara ikimiz de pek ısınamıyorduk, pisboğazlık bizce önemli bir meziyetti.